şu omuzlarımdan öp, yükümü hafiflet

şu ellerimden tut, tüm düşmüşlüğüm ardımda kalsın.

ardım, dizleri yeşil yamalı pantolonlarım

ardım, ezilmiş parmaklarımdaki kabuk

ardım, uzun birçok uykusuzluk

ardım bir kapı gıcırtısı nefeslerde büyümüş

beni ancak bu biçimsizlik yaşatır.


çocuk parkları artık boş ve salıncakları rüzgâr sallıyor

şu gözlerime bak ve beni oraya götür.

sevdiğin şarkıları dinlerken nakaratlarında

gülümseyip kelimeleri ağzımda yuvarlayayım.

yanaklarında açan goncalara şu pencereler şahit olsun.

şu zeytin ağaçları, şu renkli bilyeler.

benim içimi hep bunlar rahatlattı.


bütün putlar yıkılmışlardı hani

berrak sular bir daha kirlenmezdi gönlüm!

ateş yakmadı İbrahim'i de,

bir su damlası yaktı beni cayır cayır.

ah eriyen hislerim mi yalnızca, neden varım?

keşke uçursa şu parklarda rüzgârlar hârım.

şu cümlelerimi sar 

tüm düş'müşlerim ardımda kalsın.


kürek kemiklerimi balyozlar kırdı

oysa olduğum yerde kendimle yorulmuştum

boynumdaki damarları bir zamanlar çizen nefesin

şimdi yalnızlığımdaki sessizliği yoğurdu.

yalın ayak bir ormanda yürür gibi 

sağım, solum ve yönüm aynı.

böyle gelmişliğim ve böyle geçmişliğime inancım

seni izler gibi hürdü.

şu gündüzlerimi bul.

şu kafesimi yar ve özgürlüğümü ver.

sonu ancak, başlangıçlar bulur.