Artık yapacak, söyleyecek, düşünecek veyahut ümit edilecek hiçbir şey yok. Kendimi, sunabileceğim her şey ağzıma tıkıştırılırken buluyorum. Artık dişlerimi sıkmaktan, olağandan daha derin nefesler çekmekten ve kalemi kekeletmekten çok yoruldum. O, kendi alanında olmaktan gayet memnun görünüyor. Bense bazı zamanlar onun kıyısına yanaşmaya çalışırken buluyorum kendimi. İçimin titrediğini görüyorum. Geriye dönüldüğünde her şeyin düzeltilebileceğini düşünüyordum fakat geriye dönülemeyeceği gerçeği nasırlı eller tarafından atılmış toplama bir tokat gibi yüzüme çarpıyor. Maalesef buna ne katlanabilir ne de burada kalmaya devam edebilirim. Her ne kadar aksi iddia ediliyor olsa da bir kurallar bütünü içinde yaşamak zorunda bırakılıyorum ve her şey planlı. Hayata karşı yapılmış her plan ve alınmış her karar, ilk olarak en yakında duran ben üzerinde deneniyor ve kuşanabileceğim hiçbir zırh yakınımda bile değil. Zaten zırh kuşanmak da istemiyorum.

Sevmenin cırtlak çıplaklığının kaçınılmaz varlığından haberdarım. Patlatılmış akli dudağımla iğneleyici bir varlık gibi oturuyorum dünyanın tam ortasında. Anladığımı sanıyorum, belki de yanılıyorum ki işe yaramaz şeyler yapmanın ötesine geçebilecek değilim. Altına baktığım her taşta ezilmiş sümüklü böcekten başkasını göremiyorum. Kıvamsız ezilmişliği vücudumun her yerine yapışıyor. Ne kadar uzaklaşmak istesem de görünmez kuvvetiyle beni çekiyor ya da gittiğim her yere onu ben götürüyorum isteyerek. Kopumun kaçınılmaz olduğu bazı anlar vardır, sahip olunan duygular ne kadar tam zıddına dikkat çekse de buna aldırmamalıdır insan. Sonsuz bir iştah besliyor olunsa da karşıdaki kişiye, bir cesaretin kırık dişlerini çiğnemeden yutabilmesi gerekir her insanın. İhtimallerden en az biri spatulayla betondan kazınmak da olsa, sonlu bir boşluğa kendini bırakmaktan korkmamak gerekir.

Şimdi, bugüne kadar öğrendiğim her şeyi bir kenara bırakıp bu korkulu duruma son vermek istiyorum. Yaşadığım şeyler sonrasında gerek itilerek gerekse kendi isteğimle kabuğumda büzüşmek bana göre değil. Öksürürken bile fark edilir yanlarımdan tiksiniyorum. Kendime baktığımda uzun süredir farklı hiçbir şey görmüyorum ve yaptığım bazı şeylerden pişmanım. Soyut bir Bermuda şeytan üçgeninin içinde çırpınıyor gibiyim. Gözlerimi körlükten kurtaracak ışığı görüyorum, ama ona ulaşamıyorum. Bu sıkışmışlık hissi beni felç edecek, biliyorum. Bütün kuralların dışında yaşadığım için, evimin olduğu sokağın ortasında komşularım tarafından linç ediliyor olmayı tercih ederdim. Oysa bir vinç tarafından bile kaldırılamayacak çığlıklar duruyor zihin omuzlarımda, sırtım kamburlaşıyor, boynum eğriliyor. Dik duramıyorum ya da kamburluğumu görecek hiçbir göz, çevremde olmadığı için dik duruyor sanılıyorum. Onu böyle bir şeye maruz bıraktığım için kendimden özür diliyorum. Tüm gerçek bilinenin dışında, henüz keşfi yapılmamış bir özlem ile sınırlı kalıyorum burada.