hissimi yuttum gönlümle beraber, bunu gömleğinin kollarıyla bir tutulmuş bir ölüm aracı kıldım
ve yaşananlar karnımın ağrısını zorlayan
eğreti bir dürtü olarak kaldı
geçmişin geçmek bilmeyen donukluğunda
nefesimin yaralarını, küfü rahminde
sızıntıları yüzünde apaçık büyüten bir havalandırmaya bıraktım
bıraktığımın boşluğuna geçmeye niyetli bin melun arzu
bağıramamaklarla neşterliyor hazlarımı santim santim
sesimi kıstılar diye feryat ediyorum sana
kim diyorsun, sensin
nesnelerim kayboluyor
yuttuklarımın çoğulluğu şaşkınlığında
izin verilmemiş ne varsa, kollarım ve dillerimle kesişiyor
konuş diye yıllarca bekledim, şimdi konuşuyorsun
ve şimdi öğreniyorum ki
kelimelerin susuzluğuma su değil
midemden sürekli zihnime bir kurt gibi davranan şey sensin
rekabetten bir işkembe, bir iç kırığı
sallanıp duran bir kanı ama renksiz
ama silik, görünmez
ve bu ceset benim mi diye, bir ayıklayışa dahil olmak
gerçeklerin, maskelerin kadar sonradan gelme
bunun gerçekliğiyle yüzleşmek
kafamda sevmediğim bir konumu yurt edindirdi sana
senden başka bir hazzı
geç kaldığım doğrular kadar uzak buluyorum
anlamanı ve inanmanı hiç beklemiyorum
anlamanı ve inanmanı
geç kaldığımız gerçekler kadar uzak ve çaresiz buluyorum.