İnsanı, çok ince düşünmek bitiriyor bazen. Basit bir örnekle anlatmam gerekirse eğer, bir kişinin aklındaki işi kurma fikrini hayata geçirme çabasındaki gereksiz düşüncelerle başlayabilirim. Yapacağı işten elde edeceği geliri ve ileriye dönük iş büyütme hayallerini tam anlamıyla planlamış olsun bu kişi. Bu işi kurmadan önce, bir de aşık edelim ki kafası iyice bulansın. Hatta ve hatta ailesiyle de büyük bir kavga edip ekstra bir bunalıma girsin. Son olarak iyi bir üniversiteden iyi bir puanla mezun edelim ki düşünecek bir derdi daha olsun. "Ya onca çabaya rağmen başarısız olursam."

Gençlerimizin iş beğenmediği bu devirde (!) sevdiği bölümden mezun olan bu genç, daha yaşı yirmi bir iken, intihara ve umarsız yaşamaya itiyor kendini. Suçlusu kim? Sistem mi, kendisi mi? Cevabını herkesin bildiği soruları herkese doğrultmaya bayılıyorum. Şimdi geriye dönelim. Ailesiyle kavga eden bu gencimizin babası bir devlet memuru olsun. Ama öyle okumuş ve işini iyi yapan bir memur değil. Yaşadığı yılların kolaylığı neticesinde, liseden ortalama bir puanla mezun olup devlete kapak atan bir baba bu. Sonra oğlunu karşısına alıp "Sen de bir baltaya sap olamadın!" falan diye çemkirsin, çemkirsin ki evladımız daha da bunalsın. Annemiz de bir ev hanımı olsun. Görücü usulü evlenmiş, sessiz sakin, sadece eşinden korkan bir anne. Evladına karşı bir şefkati var tabii, eşinin izin verdiği kadar. En başa dönüyoruz şimdi. "İnsanı ince düşünmek bitiriyor." dedik, dedik de nerede hani ince düşünmek? İnsan bu kadar çok şeyin arasında ince bile düşünemezken, ince düşünmek bitiriyor insanı. Peki suçlusu kim?