Kabullenilmesi gerek artık,

Bilmiyorum yanılıyorum belki de.

Söyle,

Suratımıza çarpan şu meltem ve çıtırdayan hayatlarımız avuçlarımızda,

Daha ne kadar kaçacaksın benden?

Süveydanla beraber sanıyorsun ki gizlenebilirim akça pakça bulutlardan

Tek yanılan ben değilim.

Bir salkım zaman astım boynuna,

Tükendiğinde bize ayrılan süre, geri döneceksin.


Önemini yitiren kitapların arasına tıktım kendimi.

Altı asla çizilmeyecek bir satır gibi, kaybediyorum hatırlanabilirliğimi.

Madalyonumuz boynumuzda,

Parmakların ve izleri,

Kırmızı bir boşluk bırakıyor nereye dönse gözünden bir parça.

Kırmızıdan nefret ederim yahut severim.

Önemi yok,

Önemi olmayan kaldırımları ev belledim.


Kara deliğini görüyorum.

Durduramıyorum inan ki bunu.

Vazgeçmemi söylediler çokçaları ve ben kalmayı seçtim.

Kaybetmeye başladım,

Şapır şapır kaybediyorum işte bak!

Mazoşist bir anı bu dönüp kendini gıdıklayan.

Ben inandıklarımı tanıyamıyorum, tanıdıklarıma inanmayı bırakmışken.

Lavlar fışkırıyor ağzımızdan.

Kabullenilmesi gerek artık,

Belki böyle diner bazı soğuk acılar.

Çünkü sen de biliyorsun,

Süre doluyor.

Ve döneceksin eminim,

Yelkenler rüzgara meydan okumayı bıraktığında.


Sanmıyorum ki bitsin,

Sanmıyorum ki kaçışalım ardımıza bakmadan.

Yol yordam bilmeyen birkaç anlatı bırakıyorum ancak geriye, bizden kalan.

Anıya bile dönüşememiş intikamlarımız var çanlarımızı çınlatan.

İnim inim inleyeceksin, boğazına astığım zaman sıkıştırdığında ellerini.

Ve sesleneceksin adımı, geri dönmeyeceğim.

İnan ki yapmayacağım bunu.

Biledim merhamet pınarımı,

Keskinleşti kambur,

Gözlerimden başka damgam yok suratımda inandığım.


Kabullenilmesi gerek artık,

Eller yetersiz, duyguları tamir etmeye.

Ve gözlerin ruhundan oyulmuş bir kristal, biliyorum.

Elmastan daha keskin.

Bana değil başkasına yumuşayacak belki de.

Süre doluyor.

Bitecek tüm bu imkansızlıklar,

Son bulduğunda içimizde küllenen soğuk mahşer.


Ve bir güvercin yel getirir uzaklardan vitrinimize.

Sen bir gülüş atarsın,

Gülüşün acılarımı parçalayacak kadar güzel.

Yas tutmaya başlarız omuz omuza.

Süre doluyor,

Mezarımıza bir tahta daha çakarız.

Varsayarım parmaklarımız kenetli.

Varsayarım uzun uzadıya gözlerim ezberinde.

Son çakıl taşını salarım denize.

Son dümeni sıkarım ellerimin altında.

Son buseyi itiveririm dudaklarımdan.

Süre doluyor,

Kabullenilmesi gerek artık,

Çakışmıyor hayatımızın kavşaklı yolları çünkü gitmek yemini var sende.