Düştüm,

kendimden.

Avucumda evirip çevirdiğim,

bir devingen diken.

Parmaklarım kaçıyor.

Ucunda, sakladıklarımın bulanık birikintileri,

çelik sarmaşıklarımı nazikçe kırıyor.


Ardışık cumartesi,

yakamdan çekiştiriyor bu bukalemun sanı.

Meyili kör bir sadakat,

kuzeyi kaybediyor.

Arsız baykuş pusuda, iştahla bağırıyor.

Sağ kolumdaki şahsına münhasır ağrı

hatırlatıyor.

Beklentim,

beni sizden yırtıyor.


Narcissus'ın nergislerinden bir tane,

verin bağladığınız ellerime.

Girintili çıkıntılı bu yuvarlak.

Sığamıyor üç duvarımın içine.


Güzeldi,

on ikinin dibi.

Ve şimdi,

dilimdeki iri tuzla,

ben bu plastik geçmişi,

sokacağım, pembe bir kutuya.

Kaldıracağım son rafa.

-ki babamın da elleri uzanamasın artık ona.


Tanrı'nın Salısı,

Hopper'ın kayıplar odasında.

Sırtımda,

hacim veremediğim mavi bir gecelik.

Orta yerimden az yukarıda,

çarpık bir gedik.

Yüzümde yıkık kaldırımlar.

İçe sinmeyen eskiz bir düzlük,

boğazımda.

Yeniden yaratılmalı tanıdığım bütün adamlar.

Yeniden, ikindiyle akşam arasında.