İğde mevsimi uzun sürsün. Sence de on beş gün, çok kısa değil mi? İğde kokusu beni hep mutlu etti. Ne vakit alsam o kokuyu, "dünya daha güzel olabilirdi ya hu" diye kurmaya başladım kafamda. Nedense, tüm kötülükleri yenebilecek güç, bu kokuya gizlenmiş gibi gelir bana. Sanki herkes bu kokuyu alsa bir kere... ne bileyim, iğde kokuları altında, mesela savaş yapılmaz gibi geliyor bana. Herkes silahını bırakır da küçük not defterlerine şiir karalamaya başlar. O yüzden işte, biraz uzun sürsün iğde mevsimi, iki ay falan, olmaz mı?


Çocuklar duta doysunlar... Bir keresinde -artık nasıl olduysa- konserde dut ağacı türküsünü söylemiştim. Şimdi o türküde geçen "dut yemedim doyunca" sözünü nasıl da iyi anlıyorum. Tanrım bilir misin, dünyanın en doyulamayan meyvesi duttur. Öylesine narindir ki, mevsimi geldiğinde çarşıda pazarda satacak olsanız, daha iki adım gitmeden ezilir gider hepsi. El mecbur, dalından yenmelidir dut. Ben ve yaşıtlarım, hep kaçak göçek çıkardık ağaçlara. Yakalanma korkusuyla az biraz yer, en küçük çıtırtıda da kaçardık. Kim bilir, belki de yeterince yerdik de ama gözümüz hep en yukarıdaki iri ve olgun tanelerde kalırdı. İşte onlara ulaşamadan daha bir solukla fırlardık yerimizden. Allah değil misin, senin için ne zorluğu olabilir ki? Artık ağaçlar mı eğilir yoksa çocukların kolları mı bir anda uzar, bilmiyorum. Ama doysunlar duta. En olgunlarını ve iri olanları yiyiversinler doyasıya...


Bu isteğim, biraz kişisel olacak, kusura bakma. Onca işinin arasında, bu diyeceğimi duyup da "seninki de iş mi yani" diye azarlarsan anlarım... Bir gömleğim var. Çok sevdiğim, kareli, kısa kollu bir gömlek. Anam almıştı pazardan. Zaten bilirsin ya, kıyafetlerimi hep anam alır... İşte geçen yıl, bu gömleğimin cebine bir kalem koymuştum ama ağzını kapatmayı unutmuşum. Sıcağı görünce de mürekkebi akmış. Şimdi o çok sevdiğim gömleğimin cebinde mürekkep lekesi var. Ve ben, bu sebeple onu giyinemiyorum. Çünkü herkesin gözü oraya kayıyor. Beni böyle görenler galiba şapşal olduğumu düşünüyorlar. Belki öyleyimdir de ama açıkçası, bu düşünceleri de önemsemiyorum. Ama tam da bir şeyler anlatırken, karşımdakinin gözleri gömleğimin cebine kayınca huzursuz oluyorum. "Biliyor musun, anam aldı bu gömleği bana. Çok seviyorum bunu ve bu sebeple cebindeki lekeye rağmen giyiniyorum" diye anlatsam... Anlamazlar gibi geliyor bana. Hem, çok yorulurum. "İstersen lekeyi yok edeyim" diyeceksin belki. Açıkçası, yeni bir gömlek ben de alabilirim. İstediğim bu değil ki. Ben, cebinde mürekkep lekesi olan gömleğimle insanlar arasında rahatça dolaşabilmek, cebi mürekkep lekeli gömlek giyinenler de herkes gibi bir insandır duygusunu hissetmek istiyorum. Kabul ediyorum, bu en zoruydu. Ama senin için, o kadar zor olmamalı, değil mi?




19 Mayıs 2022

Gültepe