Tercihen açmadım gözlerimi kargışta

Kalubelada payıma düşen faturadan

Hissiz, despot, kara çıbandan ibaret

Enseme dikilen kafa kağıdından da

Hiç hazzetmedim ömrüm boyunca

Martın yirmi altısını es geçen tarih

Doğumumla kararıp söndü usulca

Bana bir ad verdiler hiç sormadan

Muhammed, adınla yaşa evladım

Adım bana gül bahçeleri vermedi

Adım bulut dahi bahşetmedi bana

Yalnız bir ağırlık vardı sırtımda

Kısrak gebeliğinde bir ağrı, sancı

Ve yokluk sınavından bir an gibi

Sırtıma yapışan nefsimi taşıdım

Gözüm doymadı soğan ekmekle

Gözüm hep başka sofralardaydı


Açlığı tattığımda altı yaşındaydım

Belki de daha küçüktüm, kim bilir


Ölümü köyümün buruk mezarlığına

Hiç uğramadığım yukarı mahalleye

Balkonlarına kara çarşaflar asılan

Üç vakit yanık ciğer kokusundan

O evlere hapsetmiştim korkakça

Bilmezdim kimsenin ölebileceğini

Babam bir dikilitaştı yanaklarımda

Annem kulaklarımda bir destandı

Yaşayacaklardı, yaşamalıydılar

Sonra, pek az bir zaman sonra

Meşe ve don lastiğinden bir sapanla

Kuş vurduğumda sevmek arzusuyla

Öğrendim taşların can alabildiğini

Kuş konmadı avcuma gelmemişse eceli

Kuş konmadı, öldü ve intikamı alınacaktı

Vakit geçti; gres yağı, sac ve makineler

Karın tokluğuma, yevmiyeme hasım oldu

Kollarıma tel örgüler, dudağıma ninni

Ayağıma derin kesikler, gözüme uyku

İçime kuşku ve yüzüme kara hasıl oldu

O zaman anladım ölümün ne olduğunu

Uyandırdı ustam beni uykumdan, dedi

Muhammed, artık kuşluk vaktindeyiz


Acıyı öğrendiğimde on yaşındaydım

Tam on yaşında, bunu ben bilirim


Bana sevmek düşünü gösteren kitaplar

Kitaplar senetsiz sevginin inancını aşıladı

Buydu beni aşk şiiri yazmaktan alıkoyan

Onlar unutulmuş tragedyalarda kalmalıydı

Bu modası geçmiş, antik düşünceyle

Kabul etmiştim eskimeyi, tozlanmayı

Ben güzel yüzlü oğlanlardan değildim

Ben yüzünde kara yazgılar olan

Ağzı küf kokan, avuçları sedef yamalı

Çirkin yüzlü düşmanıydım insanlığın

Bakındım kendime sığınacak limanlar

Kızıl bulutların ve yangının ayazında

Kagir cemevinde niyazla yandı dilim

Kürt mahallesinde esmer gençlerle

Yasaklanmış dilde türküler söyledim

Gündüz köprü oldum gece köstebek

Kendime bahaneler sunardım hep

Sevgi adına, sevmek arzusuyla

Sonra 'hain' damgasıyla kovdu beni

Cemevi ardından Kürt mahallesi


Sevilmediğimde on beş yaşındaydım

Belki de daha büyüktüm, kim bilir