bugün başkaldırıyorum, takatsizliğime, ölü bir çiçeğe.

ayak parmaklarımdan, evime kadar küflendiysem ne olmuş?


neye elimi atsam dünya bir böceğin yuvasına dönüşüyor zaten,

birini öpüyorum, beni asacağı ipi cebinden çıkarıyor.

bir haz çılgınlığıyla doğrulup bir çiy tanesi gibi içe kapandım.

söyledim, söyledim.

bir kırmızıyı alev sandım, cellalendirdim. 

ama hep ben kaldım ve onların faydasız öğütleri.


kelimelerle ifade edilemeyecek ezgilerimin içinde eciş bücüş yakışmaya çalışıyorum,

bir cümleye bile tam oturtabilsem sanki kanatlarım yerini bulacaktı.


her düşüşte kendimi tutup yerden kaldırıyorum, yüzsüzlükse yüzsüzlük.

diriltici bir ağıtı gibiyim kendimin.

içimde sürekli yok olduğu yerden bir araya gelen dağınık bir bulut var.

ücra ve gördükçe gitgide koyu.


kendinden bile ücra kalmışsan yol nerededir?

 - kaç kişiye sorayım-kaç kere-

parmaklarım sıkı sıkı, etim kemiğim küfürden ibaret.


nereye kadar dayanayım bittiğim yerden filizlenmeye-

iç sıkıntımı kendi kanımdan beslemeyi bir saniye de olsa unutayım.

hangi ayet'i içimden üç kere tekrarlayayım?

sen söyle Allah'ım.


yitirmem gereken ne varsa yitirmişim, kavgayı artık sonlandırmalıyım.

umut bulduysam fellik fellik koşturmuşum peşinden, paramparça olmayı kokusundan anlarım ben.

bir'e bin katım , bir'e bin kattım sizin insanlığınızın

zaman da kalmadı zaten, yol da, bulutta kalmadı.kanım da kalmadı.


kendime veda etmeye kalksam ben zaten ertelenmiş bir merhabayım.