Metro merdivenleri kalabalık
Herkesin bildiği kimsenin bilmediği İstanbul bu
Başı önde biraz insan karşılardı akşamın ışıklarını
Sarılırdı, savrulurdu... karşılaşmak bu mu?
İlk orada gördüm üzüm gözlü kadını
Güldü güneşledi, söylemedi adını
Yürüdüm yanında bir pare sadakat diye
Sürüdü peşinden takılı kaldım.
Baharın güzlüğünde buluştuk onunla
Yokuşun düzlüğünde bulunduk
Savurdu yüreğini üzerime
Ben zaten aşinasıyım hoyrat sevmelerin
Bildiğiyim yakasız sevişmelerin
Yürüdük yan yana olması gereken diye
Gözleri üzüm, deminde şarap
Kadeh kadeh yanakları ki ben harmandım
Bir kanat çırpardı başından aşağı
Başımı mı döndürürdü bir avucunda
Yoksa dünyayı mı derdim anlamazdan
Gözlerimi koyardı yüzüme bir düğme ilikler gibi
Aklımı başıma, başımı omzuna, omzunu göğe
Yaşardı yaşamanın adıyla
Yüreği Anka idi yeltendim yemin etmeğe
Taşardı sığmazdı bana
Kalabalıklara yazılırdık bir romana düşer gibi
Okunur yadırganırdık
Düzletmezdi yakalarımı zaten
Gözletmezdi yolunu işte hep aynı yerde bulayım diye
Bir gün yoktu çıkışında caddenin
Duvarlara baktım aradım
Göğe baktım kanatsızca
Üzüm gözlü kadın yoktu
Geçmişti caddeden henüz işte
Kediler köpekler insanlar toktu
Kırıldım bir yerimden ikiye
Kaldı biri bir duvarda
Birini çektiler göğe
Unutmadım üzüm gözlü kadını
Kadehlerde gözlerini aradım
Ben bahtı kızılın karası mocanım
Bulamadım.
mocan
2020-06-30T23:41:58+03:00Çok doğru söylüyorsun yasemin, o aslında bende var. Şiire de benden düşüyor işte. Bahsettiğin durumu bi arkadaşım söylemişti. Yaşadığın şeyleri dışardan seyredip sonu varmış gibi anlatıyorsun demişti. Bu yorum beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim :)