Emir Can İğrek~ Aşk Yasal Cinayet


Sezen Aksu-Sarı Odalar


*


"Onur?"


"Sonunda" dedi karşıdaki ses, derin bir nefes alıp verdikten sonra tekrar konuşmaya başladı 


"Buçe nerdesin, söyle hemen almaya geleceğim seni-" devam etmesini beklemeden telefonu kapattım.


"N'oldu?" Sinan telefonu elimden alırken zihnimin içinde Onur'un sesi yankılanıyordu 


"Buçe sana soruyorum ya hu, ne oldu Onur kim?"


"Sana ne Sinan, Onur kimse kim seni ne ilgilendiriyor?"


"Doğru beni ilgilendirmiyor ama benim telefonum arandı ya, telefon numaramın ne işi var?"


"Sahiden, nerden buldu numaranı benim seninle olduğumu biliyor mu? Bana bak Sinan, Onurla ortak iş mi çeviriyorsun?"


"Daha kim olduğunu bile bilmiyorum Buçe, kafam çok karıştı şuan otur anlat artık ne olduysa sen de rahatla ben de rahatlayayım"


"Önce sen anlat yetimhane ile ne alakan var kimsin ve biz hâla neden yanyanayız?"


"Ayaküstü olmaz, bir yere geçelim. Uzun uzun anlatacağım" yine sık sık görmediğim ciddi ifadeye bürünmüş benden önde adımlamaya başlamıştı, kafasını yerden kaldırmıyor bir şey düşünüyor gibi duruyordu. İkimizde tek kelime etmeden kısmen sakin bir yer bulana kadar yürüdük, boş sayılacak bir mesire alanı gördüğümüzde ikimizde aynı yere ilerleyip oturunca Sinan derin bir nefes alıp esefle geri verdi. Yüzü bir anda bana çok yaşlanmış geliyordu şimdi.


"Aslında beni tanımayacağını biliyordum ama tanımanı istiyordum, hani olur ya içten içe biliriz olanları, olacakları ama öyle olmasını istemeyiz, şanssızlığımız bir kere tersine dönsün, bir kere bildiğimiz değil istediğimiz gerçekleşsin diye dua ederiz. Peşine takılmaktaki en büyük amacım bir an için beni hatırlayarak bakmanı görmek istememdi. Evet çocukluk, hatta bakış açısına göre salaklık da olabilir. Sadece bir an için beni tanıdığını görmek istedim, belki de hiç olmadığım kadar hatırlanmak istedim Buçe, anneni kaybettiğin yerde benim olmam benim suçum değildi ama sen o anla birlikte beni de sildin, hatta o andan önceki tüm geçmişini sildin. Polislere annesi ölünce bana bıraktı dediğim zaman bile ufak bir anımsama siması yoktu yüzünde, oysa Buçe annenin hayatta olmadığı senin en büyük gerçeğin, bu gerçeği ne kadar göz ardı etmek istersen iste ne kadar bu yaşanana kör olmak istersen kör ol nereye kadar gideceksin? Baksana şu haline yaptıklarının içinde bir mantık var mı? Bir gece apar topar evinden çıktığında peşine takıldığım için kendimi kötü hissediyordum ama iyi ki yapmışım, hiçbir şey almadan apar topar evden çıkman, telefonunu bir yol kenarına fırlatman kadar aptalca bir şey var mı? Ne yaşadığını bilmiyorum ama durum ne kadar kötü olursa olsun böyle saçmalamanın sana ne faydası olacaktı, şuan ne faydası var mesela? Baksana şu haline" 


"Gerçekler yüzüme vurulmayalı olmuştu bir hayli-" derin bir nefes alıp kafamı gökyüzüne çevirdim, yıllarca görmek istemediğim ve görmediğim, tüm anları hafızamdan sildiğim geçmişim karşımda duruyordu hem de öyle soyut değil dipdiri kanlı canlı karşımdaydı, tüm geçmişim Sinan'ın yüzündeydi sanki, az önce gördüğüm yaşlanmışlık benim geçmişimdi. 


"Uzun zaman oldu Sinan"


"14 yıl" durdu yutkunarak devam etti


"Beni yok sayalı 14 yıl oluyor. 14 yıldır sen bende varsın ama ben sen de yokum, sanki hiç olmamışım gibi. Buçe sen benim çocukluğumken ben senin hiçbir şeyinim, ulan bir kere ya sadece bir kere gözünde eskiyi aradım, kaldırım kenarında bizi dövdüklerindeki masumiyetimizi aradım ama yoktu. Acı olan ne biliyor musun, hâla yok. Gözlerinde de sözlerinde de koca bir boşluk var, söküp atabilmişsin tüm her şeyi. Benim suçum neydi?" gözleri dolu doluydu, elleri titriyordu, bu hali ile küçücük bir ân'ı anımsadım.


Küçük bir odada 5 kişiydik, hepimiz köşeye sinmişken içimizden biri ayaklanıp yumruk yaptığı elleri ve dolu gözleri ile bir canavarın karşısında dikiliyor, üst üste yediği tokatlardan sonra ayak dibimize düşüyordu bedeni. O kişi kimdi, oradaki ben miydim bilmiyordum ama bu ân öyle hızlı canlandı ki hafızamda donup kaldım. 


"Konuşmayacak mısın? Gerçi ne konuşacaksın ki ne biliyorsun, ne hissediyorsun? Sahi Buçe sen hissedebiliyor musun bir şeyler? Nefret, sevgi, özlem... herhangi biri nefes alabiliyor mu içinde yoksa biri baş kaldırınca kaçıyor musun? Sen şimdi kaçtığını düşünüyorsun ya her şeyden, sen zaten yıllardır her an, her saniye kaçıyorsun. Sen bu kaçma işinde yeni değilsin yani."


"Geçmişimde var olman benimle böyle konuşabilme hakkını vermiyor sana, sen kimsin ki, kendi ağzınla söyledin bende yoksun sen, hiç olmamış olmanı dilemişim demek ki"


"Acınası haldesin-"


"Sen acınası haldesin! Bana bir söz vermiştin, canını kimse yakamayacak demiştin, annemi öldürdüklerinde ne yapıyordun, sana soruyorum sana, yüzüme bak! Başımıza o adamları saran sen, yurttan apar topar alındığımda kılı kımıldamayan sen ama sırf ağır geldiğinden  her şeyi unutmaya çalıştığım için suçlu olan kalpsiz olan benim öyle mi? Senden beklediğim tek şey yanımda durmandı, cenaze günü bile yoktun, ben yalnızdım. Şimdi karşıma geçmiş büyük büyük konuşuyorsun"


"Çocuktum Buçe çocuk, ne yapabilirdim?"


"Söz vermeyebilirdin, beni kandırmayabilirdin. İçimde kaldı be içimde kaldı o cenaze günü tek başıma annemin tabutuna bakmak içimde kaldı sonra içimi öldürdü. Evet annemin ölümünden başlarda hep seni sorumlu tuttum, karşıma gelmeni bekledim hesap sormak için, o adamlar senin yüzünden musallat olmuştu başımıza sonuçta, annem senin yüzünden ölmüştü sonra dedim ki kendi kendime, Buçe onun da suçu yok. Seni affettim ama affederken de sildim. Seni affedebilmemin tek yolu hiç yokmuşsun gibi davranmaktı. Sinan sen benim yıllar sonra kavuştuğum annemin cenazesinde öylece durup tabuta bakmama sebep oldun. Evet isteyerek değil ama dolaylı olarak sebebi sendin."


"Kendini suçlayamayınca insan çamuru hep en yakınlarına atıyor değil mi Buçe?"


*