Elimden fazlası gelmiyor

Geçemiyorum şehrinin sokaklarından

Öyle yoruldum ki seni anlamaktan

Gözlerimi ısırdı perdelediğin pencereler

Dayak yedim cümle ihtimalinden, doğrulamadım.


Senden sonra sapan yaktı çocuklar

Uçtun kuş yüreğinle eskimiş tellerimden

Ağıtlar acıdı topraklarda görmedin

Bir veda bile dökülmedi ellerimden


Şimdi senin çıkıp çıkıp örtmediğin o kapılar

Bana bir tabut getirdi emanet teslimine

Sökemedim çocukluk çamurlarını dirseklerimden

Yıkandıkça kirlendim,

Çırpındıkça yoruldum,

Anladıkça öldüm bir yerden.


Kıyametler kapandı sevmenin köyüne

Ağalar muhtarlarla küstü

Bir sevgi sözü çıkmadı kurumlu bacalardan

Mektepler, öğretmenler, talebeler düştü

Bir dualık mezar düşmedi paylarına

Sen gibi serpilen çiçekler,

Ölmüştü.


Kaldım dikenlerinde sökülmüş güllerin

Bahçelere dertli kuşlar gömdüler

Altı gün yemek yemedi köyün delisi

Çeşmeleri kırdı asık yüzüyle

Delirmedim yine yaşamaktan ama

Sana aşiyan edemedim kendimi

Bir de sevinçlere, eğretilikten.


Sen gönlümün baharını sevmedin

Uçtun gittin en yaza doğru

Sevip dönmezsin.

Ben verdim yüzümü acının siyahına

Bakmadım kanadından beyaza doğru.

Bilmezsin.


Zahiri par edildi dünyanın

Bahçeyi perçin sardı,

Kuşları kafes;

İnsanı tabut tabut duvar ki

İsterim gök senin olsun.


Elimden fazlası gelmiyor

Geldiyse helal olsun.