Daha çok ufakken başlamıştı toplamaya ölü böcekleri. Toprak kazarken oyun haline getirmişti bu durumu, daha az yorulduğunu düşünürdü. Zamanla bu oyun bir biriktirme, koleksiyon yapma haline dönüşmüştü. Çalıların arkasına saklanmış, yeni avını korkutmamak için nefes dahi almadan hamlesini yapacağı anı bekliyordu. Yılın bu zamanları kozalarından çıkan kelebekler tüm ormanı renklendirir, uçuşan böcekleri gökyüzünde dans eden meleklere benzetirdi. Uzun süredir peşinde olduğu kelebeği bekliyordu ve artık amacına ulaşmak üzereydi.
Kral kelebeğinin kanatlarının üst taraflarında kahverengi ve turuncu renkleri bulunur. Etrafında ise siyah çizgilerin içinde ki beyaz yuvarlak lekeler onu daha cazibeli hale getirir. Renklere olan tutkusu yüzünden koleksiyonun en özel parçası olacak böceği günlerdir izliyordu. Sahip olmabilmenin heyecanı ile ilk hamlesini yapacağı sırada arkasından sessizce yaklaşan arkadaşını farketmemişti bile. O kelebeği izlerken arkasında ki kişi de onu izliyor ve şakasını yapabileceği en iyi anı bekliyordu.
Korkma! diye bağırdı,elleriyle belini her iki yandan sıkıca tuttuğu zaman. İki arkadaş dengelerini sağlayamadılar ve çalıların üzerine mecburi bir düşüş yaptılar .Tüm kelebekler bir anda bulundukları yapraklardan kaçışmaya ve daha yüksek dallara doğru uçmaya başladı. Wıfy, şaşkın bir şekilde ne olduğunu anlamaya çalıştı. Yırtıcı bir hayvanın arkadan saldırdığını düşünüyordu ki arkadaşının çirkin sırıtışını gördü. Üzerinde ki yaprak ve dalları temizlerken bir taraftan da arkadaşı Faith'e '' Seninle kıyamete kadar bir daha konuşmayacağım.'' diye bağırıyordu. Faith ise '' Oh o bölümü çoktan geçmemişmiydik.'' deyince kahkaha ile yükseklere yol almış kelebeklere doğru baktılar.
''Özür dilerim. Önemli oldukları bilmiyordum.'' dedi arkadaşına. Wıfy ise aylardır beklediği bu anı kaçırmanın mutsuzluğu ile '' Sorun yok sen de bulduğun yeni pilleri bana verirsin ödeşiriz.'' dedi hayır cevabını alacağını bile bile. Yine de Faith'e vicdan azabı çektirerek pişmanlık yaşatmak için her yolu denemeliydi. ''Dersini almalı küçük pislik.''. Piller, kablolar, çalışmayan çipler eski zamana ait sanayi işi ne varsa Faith'in tutkusu haline gelmişti. Nasıl kendisi böcek koleksiyonu yapıyorsa Faith de teknoloji parçaları biriktiriyordu. ''Hiçbir zaman işine yaramayacak saçmalıklar'' derdi annesi. Ama yine de bulduğu her bakır kabloda, ceviz bulmuş sincap gibi sevinirdi Faith.
''Yakında evlenmeli isteyecekler ama sen hala çocuk gibi davranıyorsun.'' Wıfy nereden vurması gerektiğini çok iyi bilirdi. Bir kız onaltı yaşına geldiğinde evlenme konusu ailesi tarafından muhakkak açılırdı. Faith ise bu durumu yaşamamak için sürekli bir bahane uydurur ve o tartışmadan kaçardı.''Geçen yıl söz verdiğin gibi seninle evlenirim ben de. Hem bu pis kıyafetlere yapışmış böcekleri başka hiç bir kız benim gibi temzileyemez.'' diyerek parmaklarını kanat çırpan kelebek gibi salladı. Wıfy'e bakan kız, genç erkeğin siyah tenine rağmen kızardığına yemin edebilirdi.
''Tamam! dedi Wıfy. '' Kabul. Kızgın olduğum için öyle söyledim. Ama ne zamandır bu anı beklediğimi biliyordun.'' dedi arkadaşına. ''Senin gibi iri bir adam neden böcek biriktirir anlamıyorum Wıfy. Etrafında seni çekici bulan bunca kız varken neden ölü pisliklere bu kadar takıntılısın? diye sordu. Bir taraftan da yaşıtı olan bu genci yan gözlerle inceliyordu. ''İri kaslı, güçlü elli acayip yakışıklı mı demeliydim acaba?'' diye geçirdi içinden.
'' Böcekler tıpkı benim gibiler. Yaşamları boyunca sıcak nemli bir yuva ararlar, kokusunu sevdikleri yemekleri tüm ailesiyle paylaşırlar ve onlara istemedikleri hiç birşeyi yaptıramazsın. Bu yüzden seviyorum onları. Tabi ölü hallerini.'' diyerek güldü Faith'e.
''Sıcak demişken. Asıl neden yanına geldiğimi unutuyordum neredeyse. Babanla karşılaştım bir süre önce. Seni görüp görmediğimi sordu. Farklı görünüyordu. Ana kapıya gitmeliyim ana kapıya gitmeliyim diye tekrarlıyordu.Ben de burada olabileceğini düşünüp sizin için onu bulurum diye bağırdım arkasından.'' Wıfy şaşırmıştı. Babasına nereye gideceğini sabah kulubelerinden ayrılmadan söylemişti. Tam olarak nereye gideceğini. ''Nedenini sormadın mı?'' diye sordu. Faith ise kafasını hayır anlamında sallayarak yetindi.
Wıfy ve Faith'in topluluğu yağmacılardan ve yırtıcı hayvanlardan korunmak için eski bir askeri hapishanenin içinde yaşıyorlardı. Tüm dış duvarları onarılmış ve sağlamlaştırmış olan bu alana iki ana kapı dışında hiç bir yerden giriş mümkün değildi. Kale dışında ki yabancı hiçbir canlının içerisi girişi söz konusu dahi olamazdı. Kapılar dışında ki gözetleme kulelerinde de nöbetçiler bulundurulur ve güvenlik sağlanmış olurdu. Bu kural onları hayatta tuttmuştu. Yanlızca kendini savunabildiğini kanıtlamış kişiler duvarların dışına çıkabilir ve hava kararmadan geri dönmeleri gerekirdi. Kurallara uymayan biri olduğu zaman ise, topluluğun liderlerinin belirlediği cezayı kabul eder ve bir hafta boyunca cezalı olduğunu gösteren kırmızı kuşakla dolaşırdı.
Wıfy o kırmızı kuşağı ayda bir takıyordu zaten. Her hatasında suçsuz olduğunu ya da bilerek olmadığını söylesede babası dahil kimse ona inanmazdı. O da en sonunda kaderine razı olur ve '' Tüm bunlar çekiciliğim ve dayanılmaz sıcak tenim yüzünden oluyor'' diyerek alay etmeye çalışırdı.Kuralların gerekliliğine hiçbir zaman inanmamıştı. ''Acaba bu sefer ne yaptım da beni arıyorlar.'' diye geçirdi kapıya yaklaştıklarında.
Faith'e dönerek, '' Aynı anda girmesek iyi olur. Baban yine yan yana görürse bizi sorun çıkabilir.'' dedi. Faith'in babası topluluğun başkanı Bay Porvet'ti. Kale yönetimden daha fazla sevdiği bir şey varsa oda biricik kızı Faith'di. Wıfy'nin babası da liderlerden biriydi ama nedense onu pek sevdiği söylenemezdi. Ne zaman kızı ile beraber görse ikisini, hemen Wıfy'e ''Sevgili Wılandoris, sizin yaşınızda ki birine uygun davranın ve görev listesinden birşey seçin. Belki yararlı olmanın ne demek olduğunu öğrenirsiniz.'' diye bağırırdı. Ya da Wılandoris (isminin böyle söylenmesi hiç hoşuna gitmezdi) ahıllara bakma şansın var gibi görünüyor hadi bakalım.'' diyerek üstünlüğünü gösterirdi.
İstemeden de olsa denileni yaptı Faith ve önden ilerlemek için hızlandırdı adımlarını. Giriş kapısına geldiğinde hala neden babasının onu aradığını merak ediyordu Wıfy. Kalenin içine girdikten sonra doğruca evlerinin bulunduğu bloğa yöneldi. Bir an önce ne ceza alacaksa alıp yarın tekrar gizlice ormana kelebek bulmaya dönmeyi planlıyordu. Kapısının önünde ki kalabalığı görünce gerginliği daha da arttı. Onun geldiğini gören insanlar geçişine izin vermek için yüzlerinde acıma duygusuyla kenara çekildiler yavaşça.
Evin içine girdiğinde babası ve annesini yemek masalarının önünde diz çökmüş şekilde buldu. Durumu kavramak için uğraşsa da neler döndüğünü anlayamıyordu. Babasını ağlarken görmemişti daha önce hem de bu şekilde dizlerinin üzerine çökmüş bir pozisyonda. Ardından masanın üzerinde, kıyafetleri parçalanmış, tüm vücudunda kesikler ve yanıklar olan kardeşinin minik bedenini gördü. Kas katı kesildi tüm vücudu. ''Hayal görüyorum ormanda ki mantarlardan olmalı.'' diye düşündü. ''Şaka yapıyorsunuz değil mi? Uzaklaştığım için ceza veriyorsunuz bana. Salma'yı da ikna etmişsiniz bakıyorum. Çok iyi oyuncudur herzaman, neredeyse kandırıyordunuz beni.'' dedi etrafından birinin, her hangi birinin cevap vermesini bekleyerek.
İstediği cevap kimse tarafından verilmiyordu, kendi zihni dahil herkes kabulleniş içindeydi masanın üzerinde yatan gerçeği. '' Salma, benim abin. Uyanmalısın çünkü bugün olanları uydurduğumu düşüneceksin. Salma!'' diye haykırdı masanın önüne gelerek umudunu kaybetmezse gerçek değişecekmiş gibi. Soğuk ayaklarına sarıldığı zaman o da sessizliğe yenildi ve yanlızca gözyaşlarıyla anlattı derdini minik kardeşine.
Kalabalık dağıldı ilk önce. Kendilerine ait hayatlara döndüler. Anne, bedenin yakıldığı alana çiçekler dikmek için hazırlıklara başladı. Baba, armut sularından fermente edilmiş içeceğini yudumluyordu, kızının en sevdiği oyuncağıyla birlikte. Wıfy ise '' intikam'' diyordu. Hangi tanrı hangi insan ya da hayvan yaptıysa bunu biricik neşesine, o da kardeşi gibi tadacaktı yanmanın ve kesilmenin sayısız acısını. ''Plan kurmakta bir hayli iyisin, Hadi! Hadi kardeşin için! çalınmış elinden zorla alınmış geleceği için yapmalısın bu sefer. En iyisini düzenlemelisin. Korumakla sorumluydun onu beceremedin gördük. En azından bunu becer aşağalık Wılandoris en azından bunu becer.''
Annesinden öğrendiği kadarı ile kardeşi her zaman ki gibi arıların bulunduğu kovanlara bakmak için ayrılmıştı evden. Hatta minik bir sepet tatlı özü olan çiçekler bile hazırlamıştı yanında götürmek için. ''Peki nasıl olurda kale dışında bulunmuştı bedeni? Hak edişini kanıtlayanlar dışında kimse çıkamazdı buradan. Salma henüz çocuk, eğitimini bile tamamlamamışken nasıl olurda ayrıldı?'' diye sordu Faith'e. Aslında bir cevap beklediğinden değil sesli düşünmesi gerektiğini hissettiğinden sormuştu.
Mantıklı bir cevap bulmak isteyen Faith, zorlasada kendisini, üzgün yıkılmış olan arkadaşına ne söylemesi gerektiğini bulmadı bir türlü. O da aynı soruyu sormaktan alamadı kendine. ''Nasıl çıktı? Kalenin yalnızca iki giriş ve çıkış için kullanılan kapısı vardı. Onların dışında kuşlar ya da metrelerce zıplayabilen bir canlı yapabilirdi bunu.Böyle bir canlıyı ne hikayelerde ne de gerçekte gören olmamıştı. Bir kuş, Salma gibi bir çocuğu önce havalandırıp sonra orman içerisinde parçalayıp, vücudunun belli kısımlarını yakıp bırakabilir miydi? Hayır! Böylesine vahşi bir ölümü yanlız bir insan insana tattırabilirdi.''
'' Kira'yı bulmalıyız. O bize bilmediğimiz birşeyler anlatabilir.'' dedi Wıfy arkadaşına. Kira ile Salma ikiz kardeşler gibi davranır bütün günü beraber geçirmekten son derece zevk alırlardı. Bir cevap bulmaları gerekiyorsa onun gölgesini takip etmeli diye düşündü Wıfy. Artık hiç bir güneşin var edemeyeceği bir gölgeyi takip etmenin zorluğunu bilmeden. Kira'nın ailesi, Salma ile aynı kaderi yaşamaması için minik kızlarının evden çıkışını yasaklamışlardı. Uzun bir ısrarın ve acındırmanın ardından görüşmelerine izin vermişlerdi Wıfy ve Faith'in kızlarıyla. Konuşmanın uzun sürmemesi şartıyla içeri aldılar genç kız ve adamı. Minik kız, arkadaşının başına gelenler yüzünden korkunç rüyalar görmüş ve tüm gece uyuyamamıştı. Elinde tuttuğu plastik tekerleğe benzer oyuncağı ile pencerenin önünde ormanı seyrediyordu.
''Kira'' diyebildi Wıfy sadece. Küçük kızı görmek kardeşinin ölü bedenini hatırlatmış, tekrardan hüzünle dolup taşmıştı zihni. Titreyen vücudu her an taşmaya hazır bir nehir gibi davranıyordu. Ya kontrol etmeli ya da taşmasına izin verip dağıtmalıydı etrafında ki tüm yaşamı diye geçirdi aklından. Nefesini derin alıp yaklaştı kardeşinin sevdiği arkadaşına.'' Salma seninle geçirdiği her günü eve geldiğinde öyle heyecanla anlatırdı ki ben de sizinle beraber maceraya katılmışım gibi hissederdim. Bu kalede sevdiği ikinci şey sendin ailesinden sonra. Yardımına ihityacım var Kira, Salma'ya ne olduğunu anlamam için bana yardım etmelisin.'' dedi. Minik kız korku dolu bakışlarıyla '' Kaçmak zorundaydım, Salmayı bırakmak istemedim istemedim özür dile.. öz.. özür dilerim..'' diye ağlamaya başladı.
Sonraki duyduklarını hazmatmeye çalıştı iki arkadaş. Kaleden uzaklaşırken tek kelime edememişlerdi. Söylenecek sözler tükenmişti adeta. Defalarca aynı soruları sormalarından dolayı minik kız nefes alamayacak kadar gerilmiş ve ailesi haklı sebeplerle dışarı çıkarmıştı Wıfy ve Faith'i.
Salma ve Kira bir ay önce kadar tavşan kovalarken kalenin batı tarafında bir oyuk keşfetmiş ve bu oyuk sayesinde kimse farketmeden kaleden çıkıp girmenin yolunu bulmuşlardı. İlk başlarda güvenli kalelerinden fazla uzaklaşmadan maceraya atılan kızlar, günler geçtikçe daha da uzaklaşmış ve hiç tanımadıkları bu yeni alanların keşfinin keyfini çıkarıyorlardı.
Dün yine her zaman ki gibi ailelerine arı kovanlarına bakmaya gittiklerini söyleyip gizli kapılarının önünde buluşmuşlardı. Salma uzaktan gelen bir şelale sesi duyduğunu ve ona bakmak istediğini söylemişti arkadaşına. Yanlarına aldıkları yiyecekleri şelalenin yanında piknik yaparak yiyebilecekleri için heyecanlılardı. Bir kaç saat yürüdükten sonra yeni dünyalarının keşfinin sevinci ile çığlıklar atıp dans etmişlerdi. Yürüyüşleri ve heyecanları iki minik kızı acıktırdığından yemeklerini yemek için tabak olarak kullanacakları temiz yaprakları bulmaya Salma gitmişti. Kira ise çantasında ki yiyecekleri çıkarmakla meşguldü. ''Çok uzun süre geçmemişti ama yine de uzundu.'' diye anlattı minik kız Wıfy'e o kısmı. Bir hayvanın çığlığını duyduğunu ve duyduğu ses yüzünden içinde büyük bir korku oluştuğunu söylemişti. Ayağa kalkıp hemen Salmaya seslenmek istedi ama hayvan onu da farkeder korkusuyla susmuştu.. Titremesi artmaya nefes alışı zorlaşmaya başlamıştı. Yaprakları toplamak için gittiği yöne doğru istemeyerek yürümüştü arkadaşının ardından. İki kişinin konuştuğunu duyunca gördüğü ilk çukurun içine kapanarak saklanmış ve adamların kim olduğunu neden bu kısımda gezdiklerini merak etmişti. Bir süre sonra yerden dumanların çıktığını ve burnuna garip bir yanık kokusu geldiğini farketmiş, dumanın çıktığı yöne bakımış ve..., Salma'yı yerde hareketsiz yatarken görünce çığlık atmamak için eli ile sımsıkı bir şekilde ağzını kapatmıştı. Adamların uzaklaştığına emin olduktan sonra girdiği yerden çıkıp arkadaşına doğru koşmuştu. Ne yaparsa yapsın Salma'yı uyandıramamıştı. O da hiç durmadan koşarak kaleye geri dönüp babasınına olanları anlatınca bir kaç kişi ile birlikte kızın bedenin olduğu yere gelmişler ve ceset ile birlikte kaleye dönmüşlerdi.
Şimdi ise Wıfy, Kira'nın anlattığı olayın gerçekleştiği yere geldiğinde minik kardeşinin yaşadığı son anlarının zorluğunu, kalbinin sıkışarak nefes alışını, acı çekerken ki hissettiklerini düşünmeden edemiyordu. '' Hayat dolu miniğim, güzelliği kuşları kıskandıran kız kardeşim. Koruyamadım seni, abilik yapamadım sana affet beni affet.'' diyerek kurumuş kan ve elbise parçalarının olduğu toprağa yüzü ile kapanarak ağlamaya başladı.
Katilleri uzun süre inceleyememişti kızın arkadaşı. Farkedilme korkusu yüzünden çukurunda hareketsiz kalmış, kafasını arada kaldırarak gitmeleri beklemişti. Adamların uzun boylu oldukları ve mavi garip bir kıyafet giydikleri dışında pek birşey hatırlamıyordu. Hayal olarak hatırladığı bir şey daha vardı ama bu Wıfy'e mantıklı gelmiyordu. Mavi kıyafetli bu adamlardan biri elini bilek kısmından tekerlek çevirir gibi döndümüştü. Korkmuş bir kızın görmüş olduğu bir zihin oyunu olduğunu düşündü. Kardeşinin bedenin bulunduğu alanı incelemeye başlamalıydı genç adam, bir ipucu bulma umuduyla.
Konum şelaleye fazla uzak sayılmazdı. ''Kahkalarını duymuş olmalılar. Ölümün kahkası.'' dedi Faith. Ardından Salma'yı yemek hazırlığı yaparken görmüş ve bir sebepten ötürü kardeşini öldürmüşlerdi. Bir çocuğun hatta hiçbir insanın yaşamaması gereken bir acıya sebep olarak yapmışlardı bunu.'' Nasıl bir adam küçük bir kıza bunu yapar? Hayvanlar bile yapmaz bunu!'' diye sitem ediyordu arkadaşına. Yanık izlerinin bir kaç metre ilerisinde kaygan parlak mavi bir sıvı gördü Wıfy. Daha önce karşısına çıkan hiçbir maddeye benzemiyordu. Böcek koymak için yanında taşıdığı boş şişelerden birini çantasından çıkararak bu garip sıvıdan örnekler aldı. ''Başkasın bu şeyin ne olduğu hakkında fikri olabilir.''
Ardından ayağa kalkarak Faith'e döndü ve '' Sen eve dönmelisin, benim yolum burada ayrılıyor senden ve ailemden. Kardeşime bunu yapan o adamları bulmadan, onlara hak ettikleri sonu vermeden geri dönmeyeceğim. Aileme bulduklarımı ve planımı anlat. Ve onlara söz verdiğimi, kızlarının kardeşimin intikamını ne pahasına olursa olsun alacağımı söyle.'' dedi. Gözyaşları ve inlemelerle birbirine sarılan iki arkadaş ters yönlere doğru yola koyuldular. Faith çaresizlik içinde hissederken, Wıfy gelecekten nefret ederek, her adımında lanet yağdırarak uzaklaştılar birbirlerinden.
Wıfy, doksan gündür yürüdüğü topraklarda hiçbir insanla karşılaşmamıştı. Mavili adamlardan ne bir iz ne de bir ipucu bulamadan ilerliyordu. Umudu kaybetmeye yakın hissediyordu artık. Kim olduklarını bile bilmeden, hiçbir planı olmadan körlemesine ilerlemek onu her geçen gün daha da mahvediyordu. Yakınlardan gelen yanık odun kokusunu duyduğunda umudu tekrar tazelendi. ''Birileri var yakında.'' Öylesine heyecanlanmıştı ki neredeyse kalbinin atışı tüm ormanda yankılanacaktı. Sessizlik içinde çalıların arkasına gizlenerek kokunun geldiği yöne doğru dikkatle bakmaya başladı. Kendi yaşlarında gibi duran, zayıf çelimsiz bir vücudu olan birinin göletin kıyısında uyuduğunu görünce morali bozuldu Wıfy'nin. ''Katilleri beklerken, bunca yolu gelmişken karşıma çıkan kişi bu mu?'' diye öfkelendi ıslak otların arasında.
''Kabus görüyor birde aciz varlık. Şu çırpınmasına bakılırsa baya etkileyici bir kabus olmalı'' dediği anda yabancı genç aniden nefes darlığı çekermişcesine hava almaya çalışarak uyandı uykusundan.
Ve Wıfy'e, daha önce hiçbir insanda görmediği, öylesine keskin ve karanlık bir bakışla bakıyordu ki genç adam av olmuş gibi hissetti kendini.