Hayatın asla dinginleşmeyecek halinin tamamen farkında olarak, gri kaldırım taşlarının üzerindeki

çoktan ölmüş ayak izlerini ezip geçtim. Kendi ayak izlerimin de bir yerden sonra ölü olacaklarını çok uzun

süredir biliyordum ve bildiğim bu şey, beni ölümsüzlüğümü ilan etmek istemeye itiyordu. Yine de diğer

insanlardan ne farkım vardı ya da içine düştüğüm o dipsiz gibi görünen kuyudan nasıl çıkacaktım, bilmiyordum. Tiksinme duygusunun üzerime sindirdiği o kokuyu, kendimden kilometrelerce uzakta bile

olsam alabilirdim. Gözlerimle tam karşıya ya da sadece yere bakıp, insanlara asla sahip olamayacakları bir

şeyi göstermek istiyor gibiydim. Bir şeyler çoğu zaman ters ama bunun yanında her şey iyi de gidebilirdi. Yine de her şey tamamen iyi gittiğinde içime hemen bir kuşku düşüyordu ve o kuşkuyu, sebebini bilmesem de içimde yaşatmaya devam ediyordum. Korkmak gibi bir şey de olabilirdi bu ama genel zamanda cesur biriydim. İstediği, inandığı şeylerin peşinden gözü kapalı giden biriydim. Belki de gözlerimi kapatıp koşturduğum için yanından geçtiğim birçok şeyin farkına varamıyordum ve bu durum beni arkaya doğru itiyordu ama “inanmak” denilen eylem, hiç de kolay bir eylem değildi. Özellikle kendine inanmak. İnanmak, güven gerektiren bir şeydi ve herkes bu güvene sahip olamazdı. Güven, iki kapısı olan bir oda gibiydi benim için; bir tane giriş, bir tane de çıkış kapısı vardı.


Bir insanın içine öylece dalamazdın ama birinin gelip, en uygunsuz halimde, üzerimde bir şey olup olmadığına aldırış etmeden

kafamın içine dalmasını bekliyordum. Bu bekleyişin ne zaman son bulacağını bilmiyordum ama içimdeki yıkıma dair olan içgüdü git gide güçleniyordu. Bu içgüdünün beni bitirmesinden korkuyordum. Bir şeylerin sonunu göremeyeceğini düşündüğünde o şeye kendisi bir son vermek ister insan. Başarabilir mi yoksa başaramaz mı bilmiyorum ama çoğu zaman bunu dener. Buna defalarca kez, önce kendimde, sonra da başkalarında şahit oldum. Kimse dudaklarıma gerçek bir öpücük kondurmadı; bir yatak odasından yükselen sahte seks çığlıkları gibiydi bütün öpüşler.