adını söylerken korkuyorum, senmişsin

demin bir şarabı deviren


kederleriyle en kıdemli adaş 

dağılır elbet en topladığım yerden 

belki toplanır da bir bıçağın ucuna 

hep yeniden


gittikçe çoğalan yol aramızda


aranızda fena pazar 

durmadan büyüyen leke

gül gibi, şefkat gibi, anne gibi 


senin ellerin doğurur 

gece on ikiden sonra

geçmişi 


benim ellerim bizans’ı 


sonra tutup basarım bağrıma 

om mani padme hum 


koskoca bir gövdeyiz

şurada

bir ağacın bileği buruk 


babanı gömdüğün kuyudan 

annenin sesi yankı 


ben çok konuşuyorum

gece olunca 


kasıklarımı bıraktığım dağ

kapıya dayandılar 

sabah olunca 


kaçacak yer yok


her sokakta beşten sonrası 

sabah


seni seviyorum korkakları 


içim çekiyor 

aynı cümlenin sonundan intiharı 


korkuyorum, benmişim

demin kendini yitiren


bir çare varsa zamanı

peşi sıra getirsin 


sen 

gittikçe daha az evvelsin.