akşam güneşlerinin pencerelerini sevdiği zemin kat evinin,
külleri dökülmüş tekli koltuğunda buluyorum kendimi
karşımda sen,
ya da yanımda bilemiyorum
usul usul sigaranı sarıyorsun,
hiç acele etmeden, öyle sakin
üzerinde tarifi imkansız görünmez bir hüzün
yalnız ben görebiliyorum bu hüznü
ilk dumanıyla birlikte nefesin bütün boşlukları dolduruyor,
ruhtakini bile
havada bir soru işareti gibi asılı kalıyorsun