Seslere çarparak bir yeri dağıtırken, görüntüyü dindirirken akşamları, yüzün vardı ve gelip boşluğa doldururdu yokluğunu...
Görüyordum saklanmayan herşeyi içinde. Güneşin doğuşunu beklerken kırılmalar, batarken iç çekişler... Nedenler susarken, hiçbir şeyle başbaşa. Yokluğu öyle büyüttün yüzünde.
Yüzün, anlaşılmayı beklerken, bir hiçliğe çarparken, durgun ve çürümüş bir suya dönüşürken, hala bakışında anlaşılmayı niçin direttin? "Farkında olmak" telaşı derken hayattan öyle yutkuna yutkuna, yerine yadırgamış bir eşya gibi tutundun...
Yüzün vardı ve sen sesleri tanımakla biliyordun, zamanın alıp götürdüğünü.
Eksikliğini çoğaltın geceleri kanayan yerlerinin.
Soruyordum sana diz çöküp çaresizliğin önünde:
"Kimsenin kalmadığı yerlerde neden ısrarla durdun?"
Bu inat değil. Yok. Artık bir başına yıkılmanın enkazını taşıyorsun göğsünde. Ve yalnızlığa bir alışkanlık gibi dönüşmenin.
Madem hiç anlaşılır değildi yüreğin
anlatmakta neden direndin?
Bu karanlığı bilmeyi neden öğrendin mesela?
Yüzün vardı ve kaçınıp aynalardan, yok olmayı istedin, umursamazlık istedin. Hayır! denedin. İyi olmaya hep niyetli gibi döndün, döndün ve dolandın artık seni içine almayan kabına.
Bir delik gibi büyüdü mü boşlukla, yoksa sen mi genişlettin anlatmanın çaresizliğini? Şimdi buraya ne çok "bilmiyorum" yakışır. Şimdi buraya ne çok susmak ile sancı...
Gözlerimi teselli etmeye bir neden bulamıyorum artık. Önümde bulanık bir fotoğrafa bakar gibi. Anlatmayı bilmiyorum içimde olanları. Anı hissetmek isterken susuyorsun neden?
Neler oluyordu sana? Bunu neden hep soruyorsun?
Yüzün vardı. Orda dururken bir zamanlar ve geçmişe bir anlam yüklerken. Düşerken, kırılırken, susarken...
Neyi unuttun?
Aklın dolanıyor boşlukla. Bunu anlatmakta diretemezsin artık.
Yüzün vardı. Orda zayıf ve cılız bir kadını hayatta bekletirken, bu fotoğrafta hep yorgundun. Bu fotoğrafta hep telaşlı. Olmamış olmanın hissizliğini bilir gibi. Gözlerine yalan söyleyemezsin. Ve görmenin bir kez olduğunu bilerek bakmaktan başka bir şey kalmadı. Hep baktın ve bakacaksın. Bunu deniz öğretti sana: Görmenin gürültüsü bitti. Korku bitti. Dalgalar dindi. Kum sildi seni.
Oturup geç kalmışlık telaşında öylece
Gözlerin, kargaların telaşını bulacak tüm sabahlar artık.
Ve öğrendin bunu: "görmek ilk defadır" sonrası hep kaybetmek.
Sonrası hep kaybetmek...
Yüzün vardı.
Bitti...