Cinnet.

Sakin olmak cinnet geçirecek Rıdvan’ın öyküsü. Rıdvan temiz ve pek. Rıdvan’ın üç ayağı var. İkincisini koynunda saklıyor (Nefes alamıyorum). Bazen diyor ki Rıdvan, benim keşke yedi ayağım olsa, yedinciyi çıkıp vursam. Diyor ki bana bir balta verin. Benim hiç hayatta başarım yok. Bu da olmasın. Adını sen koyarsan güneş ne zaman gidecek? Bunu da kimse anlamaz. Zaten ben kimlere yazıyormuşum... Hep kimseler var. Sakin olursa cinnet geçirecek. Hayır, neden aranızdayım, onu da anlamadım. Bir şeyi kaybettim. Ama yürümek zorundayım. Geri dönmeyeceğim, hayır, neden yürümek zorundayım? Çünkü çıkmadım şunun tepesine. Tepesinde ne var da çıkmıyorum. İnip kahve içiyorum. İnip inip kahve içiyorum. Bugün devirdim içine kül silktim. Merdivende durup içtim. Merdivenlerde bacaklarımı titredim. Bugün giderek yere çöküyormuş, hissettim. Ölüme içtim oysa. Bugün devirmişim. Çıkmıyorum tepeye. Çıkmıyorsam devirdim. Sıkıldım. Ben çıkmıyorum, yer çekiyor. Cinnetin mi, Rıdvan’ın mı?

Zaman.

Atlarla zaman, hızı büyüme, kirli yataklarım, şeker kokan kız, zaman o kadar aksın.

Yavru balık koca gemiye yanağını dayamış ve yürütüyor. Neden yürümesin?

Kafamı taktığım şey olmasa ben neyim? Bugün oraya dönmek istemedim. Bir motelde, leş sesli insanları, odanın suyu akıyor. Denize uzun bakmadım. Neymiş ki bu deniz dedim, midem bulanıyor. Ve indim devam eden trenden, tutsan dokunsan ağlarım veyahut atarım, döverim sizi. Sonra ayaklarım dolandı, ellerim dolandı. Kapı seslerini, öksürüklerini dinledim. Yan yatakta vebalı, çarşafı erkek parfümü. Yorganım parfümlü, ondan abim sanıyorum vebayı.

Sokak geçiyor, yüzlere baktı, durmadan aralıksız, neymiş ki bu sokaklar, bilmiyorum. Tüm algılarımı kapattım. Çünkü avcumun arasına aldım zamanı, ceketimle muhafaza ediyorum; kolları uzun, yürürken koparıp martılara ve kedilere attığım zaman...

—Canavar, eskiler.