Bay Rosi 1.69 boyunda, -ki etrafta kızlar varken bu boy 1.77 olurdu- kısa kızıl saçlı, sürekli giydiği rozetli ceketi ve aptal gülümsemesiyle günahkâr bir gezegenin, yine günahkâr bir yaşayanıydı. Vatandaşı demek biraz garip gelebilir çünkü orada ne bir evi vardı ne de yirmi sekiz yaşına kadar bir fatura ödemişti. Tüm faturalarını uzaktaki ailesi öderdi çünkü onun fatura ödeme fobisi vardı. Fatura ödemek için beklemek yerine hacizle her şeyine el konulmasına razı gelebilirdi. Kimliği, köpeği ve arabası dışında pek bir şeyi yoktu. Hoş çoğu kez arabası onu değil o arabasını eve götürürdü. Ve tuhaftır ki bugün arabasıyla kaza yapmış ve arka koltukta oturan kedi fobisi olan zavallı köpeği arabanın üzerine atlayan bir kediyi gördüğü anda kalp krizi geçirip vefat etmişti. Kısacası bu zavallı adamın yaşadığı bölgedeki bir polise gidip Rosi Pelon isimli kişinin sizi dolandırdığını söyleseniz polis sizi bir medyuma yönlendirir ve hayaletlerle işi olmadığını söylerdi.

  Zavallı Bay Rosi cebinde kalan son parayı Ben Kimim isimli barda tüketmişti. Bu yerin ismi sadece orada bulabileceğiniz bir alkolden geliyor. Zira alkolü aldıktan sonra çıktığınızda söylediğiniz ilk şey barın ismini oluşturuyor. Gelelim Bay Rosi'nin bardan çıktıktan sonra, daha doğrusu 'ben kimim?' dedikten sonra olanlara.

Bir çekirge ile bahse tutuşup bir sineği öpmeye çalışmıştı. Ama sinek o kadar hızlı uçuyordu ki ona yetişmek için baya bir yol kat ettiğinin farkında bile değildi. Cebinde taşıdığı çekirgenin "Deh kızım uç hadi!" diye bağırdığını duymuştu en son. Veya öyle düşünmüştü. En sonunda sinek uçmaktan yorulduğu anda onu kanadından öpmüş ve iddiayı kazandığı için çekirgeden alacağı parayı düşünmeye başlamıştı. Sonrasında vücudu beynin artık işlevini yerine getirmeyeceğini anlamış ve beş dakika mola yazılı düğmeye basması için askeri birlikleri beyne göndermişti. Bay Rosi yere yığıldığında güzel, bembeyaz bir ışık görmüştü. O ışığın ardında köpeği ve arabası birlikte çay içiyordu. Köpeği ona bakıp: "Zürafaların karnında mavi zebralar vardır." dediğinde tüm normal insanların vereceği tepkiyi vermişti. "Hayır hayır zebralar kırmızıdır." Kabul edelim o şartlar altında normal bir insan tam olarak böyle derdi. Ama bu görüntünün arka planında iki adamın konuştuğunu hiç fark etmemiş ve yavaş hareketlerle ayağa kalkmıştı. Sonra tren garında olduğunu fark etti ve şunu söyledi: "Ben Rosi Pelon'um."

Bu, alkolün etkisinin kısmen bittiğini işaret eden cümleydi.

  Bay Rosi son yaşadıklarının fazlasıyla etkisinde olarak artık şehir hayatından nefret ettiğini, teknolojiden uzaklaşması gerektiğini düşünerek ve tren garında olduğunu fırsat bilerek bir bilet almak için görevli memurun olduğu kabine yaklaştı. Kabin görevlisinin nereye gitmek istediğini sorması üzerine ağzından hiç kuşkusuz alkolün kalan son etkisi ve beş dakikalık mola yazan beyindeki kağıdın sökülürken yanlış damara basılması sonucunda şu sözcükler döküldü.

"Zürafaların karnında mavi zebralar vardır." Bu sözün üzerine görevli memur herkesin bekleyeceği üzere güvenliği çağırmak için telefona doğru uzandı. Daha doğrusu telefonun hemen altında bulunan bir bilete. Bu size garip gelmiştir açıkçası bu bana bile garip gelmişti. Ama Bay Rosi için bu sadece iyi bir espri anlayışı olan birinden gelen bir ödüldü. Ve ödülleri reddetmek sadece bir aptallık olurdu, çünkü ödüller bedavaydı. Artık Bay kelimesini çıkarmak durumundayız çünkü Rosi'yi Dünya'ya bağlı kılan son şey olan kimliği de az önceki ödül karşısında verdiği eğilerek selamla birlikte yere düşmüştü. Ve bu aynı zamanda gerçek anlamlı da bir şeydi, çünkü Rosi gezegenler arası memurların kullandığı şifreyi kullanarak az önce Kahkaha gezegenine bir bilet almıştı. Emin adımlarla, daha doğrusu bunu söylemek biraz utanç verici ama arkasında kimin astığı bilinmeyen bir kiralık yazısıyla herkesin bakışları arasında trenin kalkacağı perona doğru ilerledi. Beklerken bir şeyi unutmuş gibi hissediyordu. Rosi trene bindiğinde de aynı şeyi hissediyordu. Trenin dış yüzeyi saydamlaşmaya başlayıp gökyüzünde uçmaya başladığında da. Ve hatta cama çarpan bir kuşa, "Lanet olası kanatların var onu gökte uçmak için kullansana!" diye bağırdığında da. Ama yaşadıkları ve gördükleri şeyler karşısında çoğu insan için bunlar normal şeylerdir. Tıpkı nereye gittiğinizi söylemediğiniz hâlde tren garı memurunun size bilet vermesi ve sizin camlara yapışarak "Lanet olsun burası gideceğim yönün tam tersi!" diye bağıran Rosi'nin yaşadıkları gibi. Tabii normal insanlar neden gökyüzünde olduklarını, neden kuşlar için bir önlem alınmadığını ve yanında oturan kişinin mide kısmında neden bir kafa olduğunu sorgulardı. Ama tabii Rosi normal insan grubunun biraz dışında kalıyordu.