''Seyyar dönen salıncak''. Eskiden sokak sokak gezip bizim jenerasyonu mutluluğa boğan şeylerdendi. Balkona çıkar beklerdim. Her gün binemezdim tabii anca haftada 1 kez. Ama izlemek de ayrı keyifliydi. Bir de televizyonda ''Looney Tunes'' logosunu gördüğüm an kıpır kıpır olurdum.
Haftasonu televizyonlarda kanalların çocuk yayını vermesi ve o yayınlarda sadece uyduda çıkan kanallarda yayınlanan çizgi filmlerin yayınlanması... Sünger Bob'u kaçıracağım diye ödüm kopuyordu.
Çocuk menüsü oyuncakları :( Hiçbir şeye benzemeseler de ayrı bir heyecan uyandırırlardı bende.
Hasta olduğum zamanlarda babamın eve bir poşet dolusu abur cuburla geliuor olması. Çikolatadan gofrete tuzlu çubuktan sarelleye kadar her şey olurdu poşette. Bazen de sırf bunun için hasta numarası yapardım. Bir de Teletabilerde kimin karnında video çıkacağını beklemek de ayrı bir heyecandı. Lala'nın karnında çıksın Allah'ım lütfen söz yaramazlık yapmayacağım bir daha diye dua bile ederdim.
Dondurmacı Ali baba vardı bizim orada. Düdük öttürürdü, geldiğini anlar sokağa koşardık. Dondurmasını da bir şeye benzemezdi ama işte tatlı gelirdi bize. Bir de gazetelerde çocuklar için etkinlik kitapları oluyordu onlar için de çok heyecanlanıyordum. Biraz büyüyünce de bahçeye atılan gazeteye koşup bulmacaları ve burç yorumlarını babam almadan araklamaya çalışmak...
Her memur çocuğu gibi ben de okulların kapanmasını beklerdim. Memleket hasretiyle yanıp tutuşurdum. Denizin mavisine kumun sıcağına kavuşma arzusuyla geçti çocukluğum..
Tatillerde babaannemde kalırken her sabah gelen ekmek arabasının kornasının sesiyle sofradan fırlardım. Marka diye küçük kağıtlar vardı para yerine geçiyordu. Kaç ekmek alacaksam o kadar marka alıp arabaya koşardım. Transit gibi beyaz bir araçtı. Boyum yetmediği için üstüne çıkıp ekmeği öyle alırdım sonra markaları ekmekciye verip sofraya geri dönene kadar o sıcacık ekmeklerin burunlarını yerdim. Beni bu kadar heyecanlandıran birşeyden neden uzaklaşmak zorunda olduğumuzu hiç anlamazdım. Her neredeysem orası benim evimdi bunu kabul etmiştim itiraz etmiyordum idrak edene kadar. Kısacası memlekete kavuşma arzusu, yaz tatilleri ve sıcacık ekmekler beni çok heyecanlandırırdı.
Başlığı okuyunca aklıma nedense hayal meyal hatırladığım bazı anılar geldi. Akşam zamanı minibüsle bir sürü ürün gelirdi köye. Yetişkinler ne alırdı bilmiyorum ama benim aklımda en çok çikolata ve meyveli yoğurt kaldı.
Herhangi bir haylazlık. Bütün gün ne yapabilirim diye düşünürdüm ve o fırsatı yaratmaya çalışmak beni aşırı heyecanlandırırdı.
Büyüyünce herseyi başarabileceğini sanmak
@trabzon61 gibi ben de içimizden biri hasta olduğunda babamın getirdiği burçak bisküvi ve şeftalili meyve suyu poşetini açmak için heyecanlanırdım. Yaş aldıkça anladım ki beni heyecanlandıran ne meyve suyu ne de bisküvi. Biz babamızın ilgisi, şefkati için heyecanlanıyormuşuz. Sırf bu yüzden hasta numarası yaptığım çok oldu :) Babamız yok ama benim hala en sevdiğim bisküvi Burçak'tır. Şeftali dışında meyve suyu da içmem.
@wardenclyffe doğru anladıysam başınız sağ olsun. Benim babamın biraz takıntıları vardı. Genelde hep Ülker ve Nestle marka şeyler alırdı. 64 yaşında oldu hala Ülker ve Nestle dışında marka almaz. Eti Burçak ben de çok severim.