Sivas’tayım. Yaklaşık bir yıldır burada yaşıyorum. İş için İstanbul’dan Sivas’a gelmek yıllar önce yaşanmış bir anı getirdi hatırıma. Halama “İstanbul’dan başka bir yerde asla yaşamam,” demiştim. O da “Doğduğun yer değil oğlum, doyduğun yer,” demişti. “Büyüyünce anlarsın,” diye de eklemişti. Büyüdüm, anladım.


Buraya gelmeden önce konuştuğum herkes Sivas’ın “soğuk memleket” olduğunda hemfikirdi. Ben de artık onlarla hemfikirim. Sivaslıların neden İstanbul’da daha fazla olduklarını da daha iyi anladım. İmkanım olsa gökyüzüne birkaç tane daha güneş eklerdim. Nisan ayında havanın çok sıcak olduğu bir gün “Tamam,” dedim, “yaz geldi artık bu memlekete.” Ertesi gün uyandığımda her yer bembeyazdı. Hayatımda umudumu hiç bu kadar yitirmemiştim. Hazirana kadar ağzımı açmayı planlamıyorum.


İlk geldiğimde benim gibi dışarıdan gelen insanlar Sivas’ın esnafından çok şikayetçiydi fakat bugüne kadar bir problem yaşamadığım gibi aksine çok memnunum. Sıcakkanlı ve yardımseverler. 


İstanbul dışında gidilen her şehirde olduğu gibi bu şehir de insana küçük geliyor. İki tane büyük cadde, kafeler sokağı, bitti. 

Merkezdeki tarihi yerler ve kafeler dışında bir yere gitmedim. İlçelerinde gezip görülecek neler var bilmiyorum. 


Çok övdükleri et döneri hiç sevmedim. Hingel dedikleri yemeği seveceğimi düşünsem de henüz yemek nasip olmadı. 


Şimdilik bu kadar. Uzun zamandır yazmadığım için bir güncelleme yapmak istedim.