dün gece erken ve mutsuz uyudum. bunu çok dert etmiyorum çünkü o an öyle gerekti, gün boyu dışarıda olmaya dayanabildim ve annem kalkar kalkmaz yarı açık gözüyle bana sarılarak moral vermeye çalıştı.


kulaklığımı evde unutmuşum, bunun ne demek olduğunu açıklamama gerek yok herhalde. public'te yaşanan her şeye ve insanlara karşı zaten kritik düzeyde az olan tahammülümün iyice azalması. açıklamama gerek yok diyip açıkladım evet, bırakamıyorum bunu yapmayı. cırt sesine ek olarak bir de bağırarak konuşan ablayı uyarmak dışında olaysız atlattım diyebilirim. ha tabi bir de kaza oldu, bi araba otobüsün arka camına girdi. bu da olay sayılır ama konuyla alakası yok yani, geç.


bu paragrafta geçen "olaysız" zarfı, rahatsız olduğum insan davranışlarına gösterdiğim tepkilere refer ettiğinden diğer meseleden bağımsızdır ama olay diyince serbest çağrışımla onu hatırladığımdan anlatmak istedim. bahsedince de sondaki açıklama yetersiz geldi ve o yüzden bunu ekliyorum.


ellerime güneş kremi de sürmemiştim. bunu unutmadım, üşenmiştim emilmesi zaman alıyor diye. çok pişmanım. yine kabardı. deli gibi kaşınıyor ve su topluyor. vücudun zamanla böyle arızalar üretmesi ilginç değil mi ya? doğduğumdan beri güneş aynı güneş, noldu yani iki senedir...


sağlıklı beslenme sürecimin ilk haftasını bitirmek üzereyim ve daha şimdiden o kadar çok "normalimin dışında" şey yaptım, o kadar çok şeye karşı koydum/çok şeyden vazgeçtim ki şoktayım. hem yapabildiğime, dengeyi korumaktaki ısrarcılığıma hem de asıl beslenme şeklimin ne kadar felaket olduğuna. ciddi farkındalık gerekiyor. görmezden gelmedikçe arınır, daha zinde bi insan olurum umarım. sezgisel beslenme muhabbetine girmeyeceğim çünkü ben sezgilerimi dinlersem anlık haz veren her şeyi yerim, sezgilerimi de yerim.


şimdi yatıyorum demeyi çok isterdim ama en az bir saatlik işim var. olsun. benim canım sağolsun. akşam kendime içecek bir şeyler ısmarlar telafi ederim yorgunluğumu. diye düşünüyorum.