Ne zaman kalbim fena kan kaybetse Tanrı'dan tek arzum şu olur: "Lütfen herhangi bir yerde ve zamanda herhangi birini bu kadar çok üzmeme izin verme." Zira kimsenin göğsünde sıkıntı, midesinde bir kramp, gözlerinden akan bir damla yaş olmak istemem. Fakat şunu da çok iyi bilirim ki bundandır tüm kaybedişlerim.



Kaybetmek? Kayıp nedir ki tam anlamıyla. "Yitirmek". Neyi yitiriyorum ya da ne yitiriyor beni? Her şeyin yerinin doldurulduğu, üstünün kapandığı ve unutulduğu bu dünyada biz sıradan ölümlüler neyiz ve neyi yitirdiğimizi zannediyoruz? Yitirilmeyecek kadar değerli tek bir şey varsa o da insanın içindeki iyilik kanımca. O da zor bulunuyor artık bu çağda.



Devasa bir felaketle herkesin ansızın ölmesini isteyecek kadar insandan nefret eden yanım, yoksul bir ihtiyarın sesinin titremesine ciğerleri yanan yanımı boğmaya çabalıyor bazen. Düşünüyorum ki içimdeki iyi ceset torbasındaki yerini çoktan aldı galiba, koruyamadım onu. Sonra öylece sıkışıp kalmış bir arıyı kurtaramadığım için ağlarken buluyorum kendimi. İşte böyle bir çelişki.



Farklı bir perspektiften baktığımız takdirde insanın içindeki iyilik ölmez ki zaten ruh emici katiller gelir ve canını alır, yok ederler onu vurdumduymaz hançerleriyle. Zaaflarından vururlar seni, yüzüne sanki az önce kolunu bacağını kesmemişçesine gülümserler. İçinde kalan son damla iyi yanı çuvallara koyup sandallarla denize atarlar ve senden kötüsü olmaz artık onların gözünde.



Tüm savaşım bu işte, tüm kavgam ve inadım. Yüz kere öldürecek olsalar beni ben yüz kere doğacağım küllerimden yeniden. Herkes bıraksa bir bir ben daha da sıkı tutacağım kendi ellerimi. Kimsenin bana sunmadığı o çiçekleri kendim toplayacak aldırmadan dikenlerine, en güzel vazolarda büyüteceğim onları ve kimsenin kırmasına izin vermeyeceğim porselenden kalbimi, oyunlarına dahil olmayacağım. Ağaçlarda, kuşlarda ve böceklerde arayacak sevgiyi, insandan gram medet ummayacağım ve insana inat öldürmeyeceğim içimdeki iyiliği.



Çok sevdiğim bir şairin çok sevdiğim bir şiirinde de söylediği gibi: "Seviyorum her şeyi ve herkesi; gökteki yıldızı ve yerdeki karıncayı... Tüm sevilmeyişlerime inat edercesine seviyorum deliler gibi." Kimse kimsenin her şeyi olamaz denilen bu dünyada ben kendimin her şeyi olmaya devam edeceğim. Sel olup taşacak, çöl olup yakacak, yol olup hiç görmediğim yerlere konacağım ve bu hayatı korkmadan yaşayacağım. Mutsuz geldiğim bu dünyadan mutlu ayrılacağım.