Sabah sokakta


Çıplaktım

Soğuktu güz günü

Üstümde dört kışlık

Yan yana tutsan bir yıllık mont

Üç yüz altmış gün ayakta karda kışta durmuş gibiydim

Çıplaktım bildiğin


Ama dudağımda kiraz günü


Ama dudağımda dikenli


Senden doğru gelirdi

Ani gelirdi

Seni düşünmek seni sevmek

Senden ötürüydü ve bu durum hep hoşuma giderdi

Zorlama ötürü edilen seyahat 

Dövüle dövüle evlendirilen gelin

Ah millete ağlamalarım

Bi kenara dururdu tüm bu çürük insan hatıraları

Ben seni sevmeye takılırdım işte


Dört kere

İçimde parlardın

Dört dönüm çiçektin içimde

Ben üç buçukmuşum sanki sığmazdın

Seni sevmenin bir parçası hep geldi durdu yüzümde

Çöpçülere koşa koşa maaşını çekenlere gülümsedim

Çingen mahallinde yengelere gülümsedim

Hep tek yürüdüm de her fırsatta çiçek aldım sana

Gülümsediğime iliştirdim

O kirli kaldırımlarda pırıl pırıl yürüdüm

Sırf aklımda bir yanımda sen olduğu için

Sevilmen bir elini hep dudaklarımdan doğru uzattı dışarı

Deliydim bilirsin, divane ettin tuzu şekeri oldu


Seni tanımadan önce varlığına ihtimal vermiyordum

Yoksundur volta atıyordu beynimde

Senin gibi bir şey var olacak da

Ben de görücem yani

Peh.


Şimdi volta eksik değil tabii

Nöbet taburu hiç değişmiyor

Hep aynı radyo kanalı

Dön dur İstanbul

Yoksundur devrem gitti, yoksun geldi

Sabah beş buçuk nöbetine doğruyum

Tüm askerlerim uyudu demek istiyorum

Biri çıkıp intihar ediyor işte

Deli koğuşuna düşmüş alın yazım, naparsın

Sen varmışsın da bana yokmuşsun

Gerçi ben her ikisini yok saymıştım

Bu ganyan son ayaktan yattı


Herkesin bir "sen'i" varmış da

Bi bana yokmuş

Peh...


Yetimoğlu diye sordurdular geçen 

Kahve dillerinde dolandı nüfus kağıdım

Demek cüzdanımda sabaha kurudu

Anca duydum da anladım

Öyle sormuşlar işte, yaşıyor muyum

Üstüne utanmamış mahalleli

Evet demiş


Üstüne utanmamış bakkalcı Raşit

Yaşıyor demiş

Ona abi demeyi bıraktım

Peh!


Üstümde diyorum üç yüz altmış gün kış hiç mi duymuyorsunuz

Üç yüz altmış günlük mont!


Çatlayana kadar koşmuş atın altındayım sanki

Ve çoktan çatlamış -da

Dudağımda kiraz günü


Şeker hastası çocuğun gerçekten şekerin hastası oluşu

Komşunun oğluna lolipop saklamayı öğretmek

Ve bu ikisinin bir oluşu gerçeğini her seferinde kapı dışarı eden ben


Olsun aşırsın şekeri atsın pabucuna

Ömür dediğin senin gibiyi görene kadar zaten

Yerinde ben olsam yerdim yirmi yıl ayaklı şeker


Ah dudağımda kiraz günü...


Dil dökmüyorum, tekerleme saymak değil bu

Özledim özledim tesbihim yok

Kıraat öğrenip ağladım sayıklamak da gereksiz senin güzelliğinin acısındayım ben

Senden yana olmanın, senden habersiz

Uzaktan sevdim gibisi olur mu hiç?

Eğer bu acı seninse yaramı bi güzel deşmeliyim

Göğüs kafesimi ikiye gerip o vah vah atan kalbimi insanlara altın tepside sunmalıyım

Alın

Öyle kirliydiniz ki bir temiz olmayana yenildim

Alın!


Bi benim dudağımda kiraz günü!


Derin de olmasa nefes çekip iki kelam

Ağzımdan belli belirsiz sesler çıkarıyorum yani

Anlayın kavrayın

Bu yan yana duran kelimeler öylesine değil ya

Bi benim dudağımda kiraz günü!

Görün

Öyle kirliydiniz ki bi temiz olmayana yenildim!


Alın istersen alındım olmaya

Küllüğünü çek balkon mermerine

Al hatta eline de çay

Bekle bekleyebiliyorsan


Alınmışlığın gönlü alınacaklar listeme tâbi etmez seni

Ettiğini bulacaksın

Sen de alın

Elinden geldiği kadar tatlı olmaya çalıştın da sonun yanık şeker oldu

Anlarsın ya, mayhoşsun

Böylesi ucu açık tanımlamalara kaldı sonumuz...


Donuyordum karşında

Üstümde dört kış mont


Şemsiyenin altında çiçek çiçek parlıyordun

Elbisene bakmaya utanırken gözlerine de bakmaya utanır buldum kendimi

Senle en son da orada gülümseştik ya


Ah!

Dudağımda kiraz günü...