Ömrümüz her şeyi yaşayacak kadar uzun değildi. Başkalarının hayatından da ders alınması ve öylece yaşanmaması gerekirdi. Misal ben, evet belki de sen… Herkes kötü-iyi yaşamdan tecrübe ederken en son sen neyden ders aldın? En son ne zaman nefesini hissederek ciğerlerine taşıdın. Yağmur yağdığında en son ne zaman kaçmadın? Sevdiğin biriyle -ailen, arkadaşın, sevgilin- oturup bir saat sonrasını düşünmeden sohbet edebildin? Kahve içerken içindeki sıkıntını en son ne zaman birine, seni yargılamayacağını düşünerek anlattın? Belki bazılarına evet yapabildim derken belki de hepsine hayır yapamadım diyebilirsin. Ama zamanın ne denli hızlı geçtiğini fark edemeden geç olabilir her şey için. Sevdiğin ne varsa ertelemeden yapabilmelisin. Hayal ettiğin şey belki sana çok uzak geliyor ama onun için en küçük basamağa bile basma cesaretinde bulundun mu? En basitinden yurt dışına çıkmak isterken, dil öğrenmeye çalıştın mı? Evet belki biraz fazla soru sordum. Bu sorduğum soruları belki defalarca kez kendine sordun ama birinin sana söylemesi ve bildiğin yola seni teşvik etmesi gerekiyordu. Lütfen artık erteleme. Okumak için can atıp aldığın kitabı, masandan al ve okumaya başla. Seni inciten insanlardan uzaklaşıp hayatından çıkarman gerekiyorsa bir cümlene bakar. Kendini değerli hisset. Seni değerli hissetmeyeni, erteleyeni bir çırpıda çıkar hayatından. Hiç gitmediğin bir yer -bu kendi şehrinde bile olan bir yer de olabilir- keşfet ve oraya yalnız başına git, mutlulukla otur, seyret orayı. Sıcak mı soğuk mu, insanlar mutlu mu, kahvesi acı mı tatlı… Kışın gökyüzü çoğu zaman kapalı olabiliyor ama sen yine de gökyüzünü izlemekten sıkılma. Bulutların ne aheng ile dans ettiğini izle. Mutluluk içimizde, ne kadar da dışardan etkilensek bile…