eurovision izleyerek probis yiyorum. sanırım cringeden delirmediğim tek büyük global etkinlik. atmosferi de keyifli oluyor. first semi final favorilerim ukrayna, hollanda ve malesef ermenistan bu arada.


10 mayıs


bugün iyi oynayacağıma dair çok iddialı konuşarak arkadaşlarımla bowlinge gittim ve iki turda da sondan birinci oldum. paslanmış mıyım yoksa zaten iyi değil miydim bilmiyorum. duştan çıktım şimdi, su ne büyük nimet ya. bugünkü mide bulandırıcı sıcak hava umarım yerini daha ılık, üşütmeyen rüzgarlı ferah günlere bırakır hızlıca.


az önce telefonda karşıma çıkan reklam, arkadaşımın gün boyu söylediği mekana aitti. internetim açık mıydı onu bile hatırlamıyorum. gerçekten black mirror'da gibi yaşıyoruz ve buna baya alışmış durumdayız, hayırlısı. yapay zekanın insan ırkı için çok büyük bir tehdit olmayacağına dair bazı güvendiğim kaynaklar güvence veriyor ama sonuçta emin olamayız. her şey mümkün bu hayatta. pardon, neredeyse her şey. aklımda hemen bi imkansızlıklar listesi oluştu da.


11 mayıs


pandemi ve sağlık dahil bazı diğer sebepler dolayısıyla uzun süredir - 2 yıl- görüşemediğim bir arkadaşımla görüştüm ve şükür ki kendisi de konuşmayı çok seviyor. sohbetin aktığı, telefonlara bakılmayan buluşmaları çok seviyorum. paramın neredeyse tamamını harcamış olmam dışında, keyfim yerinde diyebilirim. bir de yediğim yemekte tavuk yeterince iyi pişmemişti.


12 mayıs


hangisine gitsem/gidebilirim diye baktığım etkinlikler arasından seçtiğimin tarihinin bugün olduğunu fark etmemin ardından üşenmeyip gittiğim için kendimi tebrik ediyorum. biraz ağladım konserde, ama şarkıların duygusallığından değil. keşke öyle olsaydı. insan bazen dayanamıyor, zoruna giden çok şey oluyor. tramvay da gecenin köründe çok kalabalıktı, ne alakaysa.. anlamadım.


13 mayıs