I.

Bugün yine erden uyandım Mustafa

On beş metreyle yurdum olan odamda

Bugün yaşama, son kez diye uyandım

Ama aksini umdum, olsun diye umdum

Yalanı yok

Suyu koydum ketıla, bir iki yansımaya güldüm

Umutlu üç türküyü yasladım bağrıma

Yetmedi

Yetmeyince ışığa döndüm

Tutundum pencereye konan karganın merakına

Üşenmedim Mustafa, hala bildiğin gibi

Yılmadım yine

Yılmadım ama düştüm,

aramadım bu kez kalkışı

Sonra bu anı bir fotoğraf karesi yaptım

Beni kınama, bu kadarı geldi elimden


Karga uçtu, gönüldüm koltuğa

Onulmazım ya, ne yaptımsa büyüyor bu

Borçluluğum ödenmiyor, saçım elle bölünmüyor

yaram kayda geçmiyor, hastalığım dinmiyor

Kendim dediğim, ağrım dediğim, sancım dediğim,

gerçek bildiğimden uzağa gidemiyorum Mustafa

Bu sabah yine, işte yeniden tosluyorum aynı duvara


II.

Duy, bunu ayna söylüyor:

Yüzüm yaşlanmıyor, yüzüm ölüyor


Buğu ovaladım, baktım, bildim iyice; gözlerimde büyümüş,

kocaman, şiir tutmaz ağrıyı

Baktım Mustafa, dikkatle baktım

Unutmaya çalıştığım derimde yara,

Kafatasımda ağrı, dişimde gıcırtı...

Sigortasız ömrümü kendimden sıyırıp feraha taşıyamadım


Biliyorsun

Varamıyorum artık, yaramıyorum, olamıyorum, el

eremiyorum ilacıma

Neyse, diyemiyorum

Ölüm korkuma erken yatıyorum kaç gündür

Sessizi yaşıyor, durgunu taşıyorum


İfade tutmaz bir seyir bu,

Yırt o kitapları bir çığlıkla, yırt Mustafa, ne olur


III.

Ben inanamam, ama sen getir rabbini

İnandığını getir, yaramı basayım üstüne

İzim kalsın diye avcunda

Varsa utansın diye haltından

Kendimi sunacağım, getir

Çığlığımı dolayacağım boynuna,

Mustafa, rabbini getir.


Bak, gözlerimi silmiyorum

Acım kolaylaşıyor,

Acım herkese söylenebilir kadar büyüyor

Kimse görecek kadar, kimse bu kadar bile yanımda durmuyor

Mustafa, ne olur rabbini getir.


IV.

Çarem yok, sokağa akıyorum, asfalta sürüyorum zehrimi

Cadde hızlı, adımım yavaş

Karşıdan karşıya kaç adım, yirmi mi

Dursam ya yirmide bir,

bir kaportaya engel olsam

Böylece birine daha dert olsa varlığım

Ama yok, böyle yaşadın diyorsun

Böyle gideceksin, zehrini sürmeyeceksin başkasının yüzüne

Biliyorum ve buna gülüyorum Mustafa

Çöplere bakıyorum, başım çiçeklere dönmüyor

Başkaca bilmiyorum, şarkım yok, şiirim yok

Fikrim ağrıyor

Duyuyorsun ya,

inanmıyorsan rabbini getir.


V.

Yabancıyorum, gördüğüm sahte

Duyduğum, olduğum sahte

İkna olamıyorum dünyadan payıma

Olamıyorum ama anlıyorum

Ölüleri anlıyorum, delileri anlıyorum

Her şeyi anlıyorum Mustafa

Bu hala öldürmüyor, ne olur rabbini getir.


Kalabalığa akınca eriyor boynum

Küçülüyorum, aklım azalıyor

Her şeyle her şeyin arasında kalacak

Hiçbir şeye karışmayacak, uyuşmayacak

Karıncanın gölgesine sığacak

Kadarım, sıkışıyorum, küçülüyorum


Bugün küçüğüm Mustafa, küçücüğüm

Sokaklar yürüyorum, olan bu

bir şey beni anlasın diye

Ağaçlı sokaklar, insanlı sokaklar

beni çağlasın diye

Kediler bile, kediler bile kaçıyor benden

Oysa duruyorum öylece, boynum eğik

Niye Mustafa

Hani, her yerde olabilen rabbin nerede senin?


VI.

Azalan cıvıltım değil, tükenen yüzüm

Derdim, bu

Burada kalmak, burada olmak, burada durmak için

Bir "neden" arıyorum

Bir soru, tenhadan

tenhaya koşuyorum

Göz göze gelmiyorum hıçkırmamak için

Ama biri beni görüyor, yüzüme bakıyor, gafletteyim ya, çekmiyorum yüzümü

Civarıma yürüyor, adımladıkça elini sıkıyor taze oğlunun,

uzak tutuyor benden, görünüyor bu,

Yapsın,

Mustafa bırak yapsın

Alınmıyorum, savunsun sevdiğini,

ama bunu yaparken neden gözleri ayakkabımın yırtığına bakıyor


Neden göremiyor,

yırtığım içeride Mustafa

Rabbin nerede senin?


VII.

Kıyameti sağken görüyorum,

Bilmekle sancıyorum

bu öldürmüyor, bu doğru değil

Hesaba çağır,

ben buradayım, ömrüm burada,

Mazim hazır, yırtık amelim

Mustafa, üstüm kalsın

Rabbin nerede senin?


VIII.

Kaçıyorum, kaçtıkça adımlarım küçük

Ellerim gevşek, omzuma yaprak düşse devrileceğim

Düşmüyor Mustafa

Öfkemi hatırlıyor

Öfkeme ne oldu bilmiyorum

Nefretime ne oldu, başım niye eğik

Sormuyorum, soramıyorum

Bir sigara alıyorum tekelden, karnım aç, yirmi dokuzumdayım

Cebimde yaşım kadar lira yok

Çağırsana Mustafa, Rabbin nerede senin?


Hikayem sorulmuyor, sancım solunmuyor

El edemiyorum, ses veremiyorum

Diriyim, korkuyorum, ölümüm ecelli olmayacak

Çağırsana Mustafa, rabbin nerede senin?


IX.

Adımlarım durdu bak, o yaşlı, o serin ağaç altındayım

Bekliyorum omzuma düşecek yaprağı

Yırtığımı gözlüyorum, ellerimi düşünüyorum

Sonra annemi,

Sonra yine annemi, ben en çok annemi


Senin kim olduğunu

Adının kimliğimde neden yazmadığını

Bilen annem

Üzülecek Mustafa

Oğlunun gizini, yasını görecek,

Ondan evvel ölürsem

Annem aklıma çok üzülecek

Vah yavrum diyecek, yerlere düşecek yılgın bedeni


X.

Kimden ne sorulmaz, nereye kim çağrılmaz

Hangi ateş harlanmaz

Ne anlatılmaz, yaşam bundan gayrı neye yorulmaz

Biliyorum, şimdi

Söyle, bu bilmeyi ne yapayım, satıp yerine ne alayım

Hangi aklımı hangi dibe koşayım

Sesimi hangi sesle boğayım?

Bağıramıyorum Mustafa.


Mustafa, çağır

Benim için çağır

Kendin için çağır

Bizim için çağır

Adını kimliğime ekleyeceğim


Her şeyi gören,

her şeyi bilen,

her şeye yeten

rabbin nerede senin?