Ellerinde boyalı mendillerle uğurladılar beni

Sessiz sinema oynardı bütün mahalle

Delice bir sevinçle anlatırdım

Bir sessizlik yakardı şu bağrımı da

Sustum.

Şimdi beni de anlatırlar.

 

Kırmızı karanfiller, beyaz yağmurlarda damlardı

Önce eller titrerdi sonra gözlerim

Oysa bir yol bilirdim

Acıdan kıvrılan, solunan dar nefesler vardı

İnanılmayan şu ayrılıklarda

Sustum.

Hadi şimdi beni anlatsınlar.

 

Bir semada yankılanırdı kirpiklerim

İnanmazdım oysa yerin altına

Üstü bu kadar karmaşık olmasa

Bir oyunla anlatırdım da

Sustum.

Şimdi annem anlamasın.

 

Dolup taşardı perşembeleri semt pazarları

O can havliyle boş kalmasın diye çabalardım mezarlar.

Kuru meyveler asardım kuru balkona

İyi eğitilmiş çiçekler ekerdim

Kapıları öğlen sonuna kadar açardım

Dolaşsın isterdim rüzgâr

Bir ses olsun koridorda, mutfakta, yanımda

Şimdi susuyorum

Nasıl olsa benimle hiç konuşmayacak.

 

En çok rüyalarda dururdu zaman

Renksiz duvarlarda tabloların içi boştu

Rüyalarım kadar

Bir ayağım kaymasa sıçratmazdı zaman, ben de uyanmazdım.

Yakamı bırakmazdı, susamazdı canıma

Acıdan kıvranan, dar nefeslerde

İnanılmayan şu yalnızlıkta

Ben de sustum.

Şimdi sizi de boğmasınlar.

 

Uyandım.

Bulamazdım mutfakta çocukluğumdan kırıntılar

Akrilik, pastel boyalar

Gizlemişler dolabın en üst rafına beni

Bayram şekerleri gibi durmuşum günlerce ve

Ölmüşüm.

Bütün bir ev sessiz sinema oynamış

Bir sevinçle her şeyi anlatmaya kalkmışım

Sustum.

Duymamışlar beni onlar

Şimdi hiç sırası değil zaten

Anlamasınlar…




(Resim: Odamdan bir kare.)