Keşke iç dökme diye bir başlık olsa burada, ki böylece haykırabilsem tüm bu içimdeki sıkıntıyı bir yerden dışarıya, bir başka haykırışa katabilsem sesimi daha gür çıksın isyanım diye.

Benden mi bu karanlık, Kiyarüstemi kirazın tadında ''Henüz yeni evlenmiştim. Belaların her türlüsü bizi buldu'' diyerekten başladığı öyküsünü, ''Bakış açınızı değiştirmelisiniz ki dünya değişsin'' diyerek bitirir. şimdi soruyorum tekrardan benden mi bu karanlık?

Nasıl bakmalıyım ki böyle kolayca, böyle ucuza satılmasına insan hayatının, öfkelendirmesin, sıkmasın boğazımı, bir yumru olsun içimde o sıkışmışlık, dönüşememesine bunun bir yumruğa, katlanabileyim, nasıl?

Hangi metanete sığınarak kapamalıyım gözümü, kulağımı aşağıdan acıyla soğukla bağırana, ölümü elinden tutup geri çekmeye çalışana?

Zihnim parçalanıyor, vicdanım sızlıyor en insan, en canlı yerimden. Akıtamıyorum nefes alan kanımı zulüm görenin, zulümle boyun eğdirilenin tabutuna, kefensiz duvarına.

Bir acının portresiyle sergi açmaktan nasıl ayırt ederim yalnız acı çekiyor olmamı tüm bu olandan.

Nerede olursa olsun yazarak, çizerek, neresindeyse insan yaşamın oradan seslenmeli bu haksızlığa. Katil de bilmiyor öldürdüğünü, öyle mi?