Düşünmekten ne yapacağıma karar veremezdim.
Balkonda oturup müzik dinlerdim.
Çay demlerdim bu güzel haberden ötürü
Şu an yakın dostum olan onu arar ve bir zamanlar sustuklarımı söylerdim. https://bubisanat.com/posts/sana-sustuklarim
Güzel bir şarkı açıp beklerdim. Ne içimde kalan var ne de pişmanlığım. Hepsini tecrübe deyip attım bir kenara. Hayatın tadı bu olsa gerek.
Anneme sarılmayı isterdim. Ama o an gelene dek kulaklıkla son seste en sevdiğim şarkıları dinlerdim sanırım.
Öleceğim gün benim açımdan dünyanın son günü oluyor. Zaten her gün de öleceğimi düşünebiliyorum. O yüzden benim için hiçbir şey değişmezdi :)
Derin bir oh çekerdim. Yapmayı arzuladığım hiçbir şey kalmamış olsa gerek.
İntihar ederdim. Ölümümün benim için özel tasarlanmasını isterim. Ölüyor olmama en azından kendim üzülebilmeliyim. Ben yalnız ölmeliyim.
Dünyanın son günü ve sadece benim öleceğimi düşünürsek kütüphanemi bilmem hangi köy okuluna, (en az 10 okula bağış çıkar ama ben hepsini bir okula bağış yapmak istedim nedense) takılarımı, çantalarımı, ayakkabılarımı ve tüm kıyafetlerimi Kızılay'a, bilgisayarımı, telefonumu ücra bir köyde en çok ihtiyacı olan bir öğrenciye ve onlar haricinde Canon ve tripotumu da teknolojiye ilgisi olan bir çocuğa bırakıyorum diye vasiyet yazmaya başlardım. Ama eğer tek ölecek ben değilsem "aman be nasılsa herkes ölecek" der kaldığım yerden yaşamaya devam ederdim bir şey olmamış gibi.
Eski dostumu arayıp bulur sarılırdım. Ha her gün bizim için dünyanın son günü olabilir ancak insanoğlunun bağları oluyor. Üstelik bu bağları, engelleri kimi zaman kendimiz örüyoruz.