Yorganımın ayaklarıma denk düşmediği zaman
Açlığın uykuya döndüğü
Utancın hin gülüşlerin mengenesinde öldüğü zaman
Kitaplığın önündeki solgun ışık
Sehpad...
Bir gamlı hazânın seherinde
Isrâra ne hâcet yine bülbül?
Bil, kalbimizin bahçelerinde
Cân verdi senin söylediğin gül!
Savrulmada gül şimdi havâda,
Gün...
Her gün bir sopa ile kirleniyor gibi sırtım.
uzak gelecekten geliyor yaralarım.
bu düzen dikenli paslı kirli söküyor ömrümü tenimden.
darmaduman. sürekli...
Sensizliğin büyük sessizliğini dinledim
deniz kenarında
Keşke soğuk rüzgarlar getirse kokunu bana
Ya da keşke çıksan karşıma bir şafak vaktı bu kumsalda...
Ben bu gece seni bir daha görmeyeceğimi anladım
Artık sevgi olmayacak üzüntü olmayacak
Güneş doğmayacak, batmayacak.
İnsanlar artık telaşlı değil
herke...
Rüzgar okşarken saçını,
Neden özlemle bakardın uzaklara?
Yıldızlar senin için,
Hangi sırrını saklardı geceye?
Dilinden düşmeyen o şarkı,
Bir anıya mı eş...
Bu ahu bakışın yaralar beni..
Kim bilir? kim tanır? kuşlar mı anlatır seni?
Maviler boyu bu yürek seni düşler..
Dağlar ardı Güneşimsin yada peri...
Sana ...
Şarabi ve keskin...
Tıpkı yapraklarından yaldızlar saçan bir çiçek gibi.
Sahip olduğumuz ama hiç dokunamadığımız
Hayali dostlarla son bir iç çekiş
Kalaba...
Bu savaşın bir kaybedeni olacak.
Bir ağlayanı, bir güleni olacak.
Hikayemiz son bulacak,
İçimizde oluşan o büyük boşluğu,
Hiçbir öykü, hiçbir roman doldu...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok