En siyah gülüyüm ben bu bataklığın
İçine doğdum karanlığın biraz berduş, laçkayım
Her günüm aynı diyemem ki başkayım
Geçmeyen sancılarla bitmez bir savaşt...
Serin poyraz mıydı yırtan ciğerimi
Yoksa beklenenin hasreti miydi
Nergis değil bu duyduğum koku
Ölümü soluyorum bu akşam
Uzayan efkarım mıydı gece miydi ...
Güneşin, ay gibi parladığı bir gün
Ve bulutlar rüzgarlar gibi şen.
Parkta oynayan kuşları izliyorum,
Kalemim raks ederken kağıtla.
Bir melodi mırıldanıyo...
Deftere yöneldi yine bakışlarım
Beni anlayan varlığa haykırışlarım
Yitrek bir yazıyla içimi boşaltırım
Akan mürekkebi paklar gözyaşlarım
Yükselirim sema...
Bekliyorum yine
Kimi beklediğimi bile bilmeden
Yalnızca bekliyorum
Olurda melekleri kıskandıran tebessümünü görürüm diye
Kim bilir belki geçip gidersi...
Akan yaşlar yakmakta gözlerini
Bırak dudaklarımla söndüreyim
Kirpiklerin batsın yanağıma
Aksa da kan merak etme ben iyiyim
Saklama benden en güzel söz...
Parmağımıza batan iğnenin acısına ağlamakla o kadar meşgul ettik ki kendimizi
Paramparça yüreğimizde damlayan kanların farkına varamadık
Bilseydik ki içte...
Hasretle özlemle yanar şu gönlüm
Şelaleler inse tepeme neye yarar
Ne tutusturani var
Ne alevi göreni
Ne çıtırtısını duyan var
Ne de varınca söndüreni
...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok