Gözleri aydınlığa küsmüş zamanlar tutan bir avuç vardı sırtında,

Sırtında, zemheri bir cehennem vardı belli ki

Bir gırtlak vardı sadece, nasıl paslı

Bir gırtlak ve dilden ibaretti tüm ihtirası


Uzaklara baktıkça çoğalan göz bebekleri vardı zannımca

Ve ne zaman tütse burnum bir yaz akşamı

Hatırlarım, yüzün pul olur dökülür avuçlarıma


Bağrımızda yeşeren nice narenciyeler çürüyüp gittiler

Turuncu yağmurluğundan soyundu ruhumuz

Yarına şiir yazdıracak düş kalmadı çantamda


Ayakta durmaya çalışan kopmuş bacaklar vardı sırtında

Söküp sırtından çürümüş, yüz tutmuş kopmaya, zafiyetli kanatları

İki bacak taktı yerine simli, alacalı


Suretinden suretime akmayan tek çıkıntı kalmadı

Sanırsın ben senden yaratıldım

Yine de sadece dirseğinle bile bağ kurabilirim elbet

Elbet ayakta kalacağım, kopmuş olsa da bacaklarım


Ben beklerken azaldım.

Azaldı gözümün beyazı yollarda

Azaldı buğusu camımın

Azaldı sırtın, sırtımda.


Dişi bilenmiş, barış görmeyi hayal etmiş bir vatan vardı sırtında

Sırtında, harflerinden kan sızdıran bir şiir vardı sarmaşık gibi dolanan

Ağzı ağzımda, yuttum tüm kelimeleri

Sırtında, akşamsefaları yatardı hepsi uçurum kenarında.