gitmeyi bilmeyenler demiştim içimden sana
gitmeyi bilmeyenler, körfezlerde savrulan kopuk ayaklar gibi kalacak sonunda
ben sonunda kopuk bir ayak kalacağım
*
saatler içimde tökezliyor
ölsem, tökezlemek demezdim ben buna
sen öyle diyorsun
kavgaların, benzerliklerin ve ihanetlerin rüzgarlarını kovalıyorum kanımdan
kanım ansızın kaybediyor önemini
sesim yumuşuyor, ellerim yumruk kendince
olduğum şey olmaktan müthiş yorgunca
kavuruyorum günleri, yeniden dirilmek muhabbetinde
dinmiyor teoriler, yaslar ve yasalar
boynu bükük, varlıkları muallak kalıyor masumlukların suda
bakıyorum taşlar ısınmış, yanağımı bastırıyorum düşünmeden
bu temkinsiz kafa tutuşu çok iyi biliyorum
sığıntı zamanlara dönüp
kendimi arşivlemek isteyişim bundan
bize yeterince kanamadığımızı düşündüren soluğa
düşünmeden tüfek doğrultuşum bundan
bu sabah yine
ne kadar kanasak az, der gibi gözlerin
ne kadar kanasak az, der gibi
evden hep ellerini ve kalbinin fokurtusunu masada bırakıp çıkıyorsun
ben bu gece yine
günlerimizi sayıyorum
hükümlerimizi giymeye yetecek mi diye
adımızı unutturan bir zevk tutuşturdular elimize
ki ölüleri, ölümleri ve hakikatleri unutalım
çağlar en güvendiğimiz bahçelerin
huzurunu darmaduman ederken
adımızı, ölülüğümüzü unutturan bir zevki yalayıp yutturdular bize
şimdi deli deli yalnızlaşmaları
bu her şeyi sabır oyunlarına dönüştüren
bize özgü düşünce boşluklarını
çıplak omuzlarla taşımaktan azat edelim birbirimizi
ha bire bir karanlığı mızraklamak bizim suçumuz değil
bunu öyle bir öğreneceğiz ki
tebrizler, ihtiraslar elimizi attığımız yerden yaslanacak duvar olacak bize
buna dökülmek diyeceğiz
ölsek, dökülmek demezdim ben buna
sen dökülmek diyorsun
kabul.
İsrâ Ahmedoğlu
2023-01-01T23:07:00+03:00@osman_ogll
@keevseerk
çok teşekkür ederimmm🤍🤍
Osman
2023-01-01T22:52:43+03:00bayıldım şiire ya
Kevser Karakaş
2023-01-01T17:59:48+03:00Tebrik ederim, güzel bir şiir.