"Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atmayacağı şeyler de var..."
Güneşe, tuza ve rüzgara
Çıkarıyor sandıklarını biri
Kendini saymaya başlıyor: kaçın!
Geceden aldığı nasıl renkle varsa
Neye doğruysa yokluğu yakın
Adımı...
geldiğim yerde gördüğüm yetmedi
bu kadar mı yer yeşili gök mavisi dedim
bu kadar mı doyasıya yaşamak idraki
insanın kancığı, puştu, delisi
üst üste binal...
Uykum var,
Hiç tasalanmasam geçer belki
Yanımda bir şişe su,
Uykum var, gözlerimi açamıyorum;
Peşimden gelenleri sıralamıyorum,
Taşıyor artık
Elimde de...
Nedir farkındalık? Anlamlandıramadan yaptığımız bir davranışa ya da bir düşüncenin sebep olduğu duyguya yeni öğrendiğimiz bilgi ile, bir anlam kazandırmak ba...
Çölden kalma bir alışkanlıkla biniyorum gemiye
Geriye doğru bir serap
Ve biraz kuru kum cebimde alış buna
İşte yakalarım, işte aynı tuz kaderleri farklı
...
Baktım rüzgârsın sen
baktım çamaşır ipini zorluyorsun
hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun
ayağına terlik...
Buğday rengi kolları vardı
Gece gibi çökerdi başım
Yeşil ojelere kan bulaşmamıştı
Van Gogh'un kulağı hala yerindeydi
Bir ismim, bir de cismim vardı
Henü...
Erdal Öz, 1956 yılında a Dergisi’nin 7. sayısı için –birkaç yıl sonra çok yakın arkadaşı olacak– Edip Cansever ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Bu konuşmayla ...
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok