Yol kenarındaki korkuluklara soruyorum
ağzımdan çıkan sesi gübreliyor
dokunduğum şimdiler
prematüre kelimeler saklıyor küçük dilim
masada bir adam
tablo...
hüzünlü bir kavak ağacı gibi uzun boyluydu
rüzgarı tersine alıp
mücevher dolu bir kutu gibi
saygıyla tutuyordu makinesini
ellerinde
avuçları çizgili, ay...
Sarı gözenekler
kil kil olmuş toprak kuruntusunda
mum dikilecek bir pasta gibi
tatlı bir davetkarlıkla izletiyor kendini
belli ki baharın yeşili oradan f...
Işık eşlikçisi olduğunda
rüzgarın ve rengin
bal kabağı oluverir mevsim
üzerine oturulan sandalyenin
sonbaharı özlemiş o arzulu gıcırtısı
yünle tığ arası...
Kırmızı bir tutku baharda
Tek tek kuşların solukları
Damlıyor portakal gibi soyulan güne
O gün
Bardağıma doluyor
Bir açık hava müzesinde
Bulut bıkkınlı...
Çakmaktaşı fonlu bir gün
Görünürde bir kıvılcım
İçine çekilir soğukta büzüşmüş kasık misali
Salyasız sıçratır gizemini
Şuraya buraya
Bir binadır durur
...
Neler olmuştur mavisinde bir şehrin
Etekleri zil çalan anılar
Kemikler gibi ruhsuz geceleyin
El ele tutuşmuş sımsıkı
Işıklı bir gece pazarına girer gibi ...
Soylu sokakların ağır konukseverliğine
yaş almış tren istasyonları akrabalık ediyor
gözlük üstünden bakışların madrigalleri
bir kedi köpek kıvrılışındaki ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok