Mahur Beste’yi okumuş, hatmetmiş ve iki yerinde vurulmuşumdur. Birinci vuruluşum şu ana isabet eder:
"Atiye Hanım, yıllar sonra, Refik Bey’in yapmış olduğu...
oturup
vedalardan kalan eksiklikleri topluyoruz
pişmanlığın sesi sonuna kadar açık
bütün terk edilmişler içindeki umutla gelmiş
dağları ve rüzgarı göğsün...
savaş sonrası ülkeler gibiyim rabbim benimle konuşmuyor yenilmiş köşelerin
yakamı kavrayan eski bir hatıra şurama sığınıyor, kovamıyorum.
şuramda bir ser...
beni götür ibrahim
toprağın suya hasret kalmadığı çağlara
ruhumdaki çatlaklarla barıştır yağmursuzluğumu
artık görmeyen sol gözümü sev avuç içlerinle
yü...
sesinle yaşamak istiyorum.
sesinde kurulmuş saatler var
boş çay bardaklarının soğuğu
çürük tahtaların, kırmızı kiremitlerin tenhalığı
sesinde serçeler
...
saçlarımı kestim.
bileğimde kıvranan intiharı susturdum ince ince
radyoda eski zaman türküsü ve
ceviz yaprağının kokusu beni çok eski zamana taşırken
düş...
kırılır gibi bakıyorum, anlar gibi
yamalı camlardan en içeriyi kesiyorum
buz kırağı bir hava, ağzımda bir sigara
karanfil düşü ayaklarımın altında
bir k...
tek sayılara ve tekilliğe meyilli yanımdan
biliyordum, bilmekti beni iki kılan
ateşin peşinde pervane gibiydim
toplama işaretinin toplayamadığı hayatlar b...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok