7 yaşındaydın annenden ilk tokadı yediğinde,
İzi kaldı ruhunda.
İzler bizi tanımlamaz,
İzler beni tanımlamaz.
Küçükken hiç okşanmayan saç tellerinde yeşe...
Gözlerin, hüznün daimi durağıydı
dalgaların uyuttuğu kayalar,
ufalırken gecenin en esved saatinde.
Ağladıktan sonra uyumak güzeldir derdin
ıslak yastığın...
Hissizleşmek de bir histir diye avuttum kendimi suryaların gölgesine yaslanmışken. Hissizleşmeme kim sebep olduysa yüzlerini dizdim bir boncuk gibi teker tek...
Güneş gökyüzüne usulca veda ederken biz yeni selamlamıştık birbirimizi gözlerimizin ötesine yol alarak. Gözler her zaman doğruları söyler derdin, inanmak ist...
Utangaç manolyalar sararken etrafını,
ben kendimi ağladım
hüzün bahçesinin ladinlerinin kıyısında.
Hissetmek cezadır!
fazla hissetmek ise ölüm!
ölümü...
iki şerit ortasında süzülen hayatımın
kirpiklerimin arasından akması.
damarlarıma nakış nakış işlenen yeis.
başının okşanmasına hasret bir köpeğin bakışla...
Rüzgarla savrulan bir benlik,
kasımpatıların arasına saklanan son nefes verişe bulaşıyor.
harflerin anlamını yitirmesine şaşıyorum.
çok sonra fark ediyoru...
Kitaplarımın arasında kuruttuğum çiçeklerin tozunu
serpiyorum ruhuma.
Saç tellerim kadar kırgınlıklar yetiştiriyorum
keşkeler ağacımda.
Sonra da kırılan ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok