Duygu Gültekin
@duygucump
erleichda
bu kelime bir fiildir, bir ünlemdir, bir emirdir. bildiğimiz dillere çevrilmesine de olanak yoktur. en yakın çevirisi ancak şöyle olabilir:
hafifle!
Bıraktım inanmayı başka dünyalara
Gerçek bu dünyada
Bir çekim var arada
Dalgalanmak
Bir yükselip bir alçalmak budur
Budur döngüye inanmak
Güven uykusu...
İnsanların kişiliği nerede
Koşturmaca uzaklaşmış
Buralardakilerden
Sevgiden
Bitmekte yokuş
İnsanlardan uzakta
Çok güçsüz varlıklarız. Böyle olmamız bizim suçumuz mu? Bir serzenişle başlamış gibi olduk, fakat pek hoşumuza giden bir durum olmadığı için kızıyoruz bu dur...
Dağın haberi var mı benden,
selam göndersem alır mı?
Ben sır ve selamla doluyum
omuzlarım da yer kalmadı..
Herkes dökmüş de göz yaşını
bir ben kims...
Neden açıklayamadım?
Nasıl bastıramadım bunca yıllık hüzünleri?
Üstüme yapışıp kalmış mahkum kılıklı suçlar;
Neyin endişesi bu?
Uzun zamandır uğramadığı ...
Ben küçüktüm,
İzlerdim
en tepesinden bu şehrin ayak seslerini,
Hep fısıltılar duyardım
hiç aldırış etmeden.
Sonra sesler yükseldi,
Duymadım diyemedim.
...
Bir gün gelip soracaksın nasılsın diye,
Üzerime pişmanlıkların sıçrayacak.
Nefesin yetmeyecek bazı cümleler için,
Gözlerimi kısıp baktığımda anlaşacağız...
Karakterim, sözlerim, isteklerim gibi
Narin, kırılgan değil içimdeki
Öyle muhafaza ettim ki
Öyle güçlendi ki
Tekrar gösterebilmem için
Geçebilmek gereki...
Bakma lütfen
ondan bundan şundan sıfır yedi uç dilendiğime
senin yerin hep başka
senin kökün orman
senin yazın kömür
Bir açacağa bakar
keskin cümlele...
Merhametsiz alabaşlı yılan,
Komutan üç ön dişli fare,
En günahsız fahişe.
Nasılsa başrol bu hikayede.
Ezilmiş kimsesiz benliklerin,
En nefret edilenleri...
Bir ruh var içimde,
Safi katran.
Bilmem neyi söyler,
İşaretçisi kırık,
Garip kadran.
Şu sokaklar,
Senden, benden,
Evvel, kim bilir,
Tanımıştır kaç ...
Neden ağlar gökyüzü,
Üstelik gözleri bile yokken,
En az benim kadar yalnız değilken,
Ve gördüklerimi görmezken,
Anlamazken anladıklarımı,
Sahi neden ağl...
Kızgın şaraplar geçti boğazımdan,
Ne su var içecek, ne başka bir şey,
Yanan içimin yangınını dindirecek.
Her gecenin bir sabahı yok,
Ve geceye eremeyecek...
Dünyanın renklerini sırtlanmaya çalışırken,
Simsiyah insanlar olduk.
Hatırlar mısın bilmem,
Bir kaç ağaç ve yeşilliklerin içinde papatyalar,
Gökyüzü şenş...
Saat gecenin dördü,
Şaheste, gün çoktan öldü.
Papatya vari çiçekler,
Adını sayıklıyor.
Karahindibaları insanlar,
Papatya sanıyor.
Hani şu üfleyince uçu...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok