haziranlardan haziran beğen ve giy üstüne,
oğluma bıraktığın çölü yurt edin kendine.
ve ağla yitip giden zamana,
anlamanın ilk şartıdır ağlamak
yamalanmı...
ahraz renkler birbirine karıştı
alaca bir çınar büyüttü bunca yeşilliği
düşleri hatırlayamayacak kadar yorgun,
dudaklarında kesik bir karmaşa
gerçeklikte...
bu denli bir unutuluşa razı olmuşken
yarım kalır yarınlar.
katrandan bir cenin doğar,
senin hırçın ve yaralı rahminde.
boğazında düğümlenir geçmişin tort...
benim göremediğim bu boşlukta,
ne görüyorsun da bu kadar manalı bakıyorsun uzaklara.
gözlerinde katransız ve renksiz bulutlar
kesik ve kırık hecelerle bağ...
mavi süvariler görüyorum sonra
kendisini inkisar eden rahipler
raylar var terk etmeye yetmeyen
kırlangıçlar çiğ gibi şehrin üstüne düşerken,
cümleler dev...
soğuk keskin bir bıçak yarası
şu elimle deştiğin dokunuşlar
zamanı olmayan mevsimler
zamansız insanlara benzer
eski bir lakırdının iç çekişi gibi
-yüreğ...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok