sürreal rüyalara sarılmış kabuslu tablo
kesilmiş deri parçacıklarının koynunda iskelet
yörüngesiz hiçliğin içinde
kalemsiz çiz zamanın karanlığını
hiçlik...
kimsesizliğimin göçü olursan eğer
kanım katre katre donar
çiçekler kurur
soluk bakar muzdarip renkler
parlaklığı yitik irislere
gider kırlangıçlar saçla...
sessiz parıldayışın birleşiyor maviyle sonsuz
ışığın kıyıya vurmuyor
sana çürüyorum çakıl taşlarıyla ıssız
savrulup dipsiz rüyalara
falezlerde yitip gide...
ahududu reçeli ve güneşli sabahlar
yaşamak sancısından geriye kalan henüz yitirilmemiş baharlar
öyle tatlı bir sabah ki
duvarlar ve aynalar acı vermiyor
...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok