Anlamaktan yoruldum verdiğin dünyayı. Kuşlarda, çiçeklerde görmek kastını; evvelinden sonrasına tamamlamak üstünü; bilmekle biriken şu yorgunluğu da sen al.
...
Gitmedin, bizimleydin.
Bir beyaz aydınlık düşüyor üstümüze
Üşüyor korku, üşüyor karanlık alnımız paklanıyor
Çiçekler renkleniyor çocukların yüzünde
İçimi...
Unuttum mu sanıyorsun?
Dönüp dolaştıkça bilmediğin köşeleri,
Koyu, belki ışığı açılmamış günlere kanıyorum
Anlıyorum hikayen elimde büyüdükçe
Koyup eller...
Unuttum herkeste her şeyimi
Derinsiz kuyu mu?
Duvarsız zından bu mu?
Unuttum, tutmadım elini yürümek yalnız
Değmedim sesine, dudaklarına duraklarda
Bakm...
Yalancı güneş, şehir telaşı, çocuklar kaldırımlarda
Midesi bulanan bir gündüz aksıyor üstümüzde
Yalnızca sevgililer ve esnaflar tedirgin yalnızca
Pencerel...
Ona kalsa ölüm bir an değil süreçti
Ve başladığına inanıyordu ölümünün
Uykusu marifetli hırsızlarca
Ve gölgesini vermezdi güneş
Sordum, adını ve ne olaca...
Rüzgardan düştüm. Kendim yaptım.
Soru: neredeyim?
Cevap: hayır, nereye gideceksin?
Doğrusu kaçıyor elimden yaşamın
Bir harekete ve diyete hapis büyüyorum...
Güzel şeyler söyle bana
Marifetten gel oyunlar kuralım
O zaman bir bakmışsın kenarındayız yolların
Bir bakmışsın rengarenk
Anlayıp güldükçe üstümüzde dur...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok