Mustafa Enes Erol

Kendinden nefret etmeye başladığı günleri düşünüyordu belirsizliğin

Sıra sıra dikilmiş duyar partizanı toplumların yasakladıklarını sandıkları önyargılarıns...

Bir yan kanardı, benlik diye çıkılan yolu bile unutmuş, yazık

Gönlü dünya dağına değdi değince yiğidim ona tek yerin kaldığını sanardı

Bugün suçum batık ge...

Müren, karaları sevmedim, dağlarına değin benimle taşır, dedi

Alnımı aşınca ona, dur, dedim

Cıvdı Müren sonra bana, seni öldüreyim, dedi

Al benden de iste...

Bir deri doğrayıcı, ayaz habercisi

Bir cehennemin en bağırışlı kesimi

Bir gün parmaklarının arasında güçsüz ateş böceği

Bir ömür beynimdeki uslanmayan baş...

Eğildiğinde kara mı kızmalı

Bezekar o cihandar çenara hafiz berg-i diraht iken

Dal koptuğunda ele mi kızmalı

İtiraf-ı teharrub hunu hala evrenge bi kazf i...

Denizin dibine battı denizci

Ya yedisinden biri

Ya da, kokan bin omurga gibi

Gördüğü köklerden oluşmuş

Yanılsamaydı bilincindeki

Kendini bayırsı bir ağa...

Biliyor mu kadın?

Savaş tanrısının fısıltıları dolaşıyor bu ay kızıl sokaklarda

Gündüzleri üstüne bastığı her taş bir başka ses çıkarıyor

M2'nin telaşı ya...

Bak! 

Bu köprü gibi omuzların sarsılmaması

Sütun gibi boynun eğilmemesi

Çizgi gibi yüzün buruşmaması

Yumuşak demirim tuzlu suya çarptı diye çıkan pastand...

Dişlerim yok, dilim yok, bu yüzden konuşamıyorum

Burnuma hücum eden yıkımın kokusunu hissedebiliyorum

Ama aynı zamanda ne zaman nefes alsam nefes almanı is...

Dünya bu. İçinde öyle kayboluşlarım, neyin göçüşüne kapılışlarım, beni getirdi sana, söyle

Bir ses kadar değerim yok olsa gerek duruyorum, binlerce çizgiyi ...