Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
Duygularım,
Demir parmaklıklara vurup suçsuzluğunu haykıran bir mahpus misali
vuruyor göğsüme.
Yine kendimden çok eksiğim,
Bir musalla taşı kadar soğuğum...
Elimi atsam kurumuş dal
Hangi kalbe sığınsam taştan
Hoyratça savrulurken
Bu dipsiz kuyuda
Söylesene kim dost kim düşman...
Bir düş gibi kısa ve güzel
İyi hatırla beni
Unutma sevgilim
Gülümse hep
Aklına her estiğimde
İmkansızlıkların içinde
Her şeye rağmen
Hayatından bir be...
İnsan sevmeye görsün
Kısrak at gibi yüreğinde doludizgin coşkusu
Rüzgarı kıskandıran hırçın maviliklere doğru
Yolun sonu belki de uçurum...
Nefesimi kesiyor hayalin
İmkansızlıkların içinde hala nasıl bu kadar gerçeksin
Nasıl bensin
Bana benden bile daha yakın
Nereden çıktın karşıma
Nasıl bir...
Cesaret
Bazen masum bir sükunet
Bazen hırçın bir öfke
Haklıya tatlı bir tebessüm
Haksıza titrek bir korku
Elif gibi dimdik
Asil ve gururlu
Bir şiiri şairinden başka kimse anlayamaz. Yaptığımız tahliller, şiirin kıyılarında kumdan kaleler olarak kalır yalnızca. Yine de anlam veremediğimiz imgeler...
Yine geldin mı aklıma
Ne yana dönsem sensin
Bir varsın bir yoksun
Düş mü görüyorum yoksa deliriyor muyum
Sen yoluna bakmış unutmuşsun belki de
Sahi neyi...
Senden sonra sevmeyi unuttum ben
Senden sonra eski ben olmadım artık
Neler çaldın gittin yüreğimdeki sevinçlerden
Öyle saf öyle temiz ..
Bazen diyorum:
Ben ne zaman başladım bu sigaraya?
Ben ne zaman sevmeye başladım.
Ben ne zaman insan oldum,
Ben...
Ben ne zaman üç nokta oldum.
Bu sefer siliyorum artık seni
Çıkarıp atıyorum kalbimden.
Def ediyorum
İlmek ilmek işlediğim hayallerimden
Bir bir yırtıp atıyorum
Uğruna yazdığım kaç ş...
Atlayıp şu dikenli tellerinden
Ücra kalbimin
Ulaşacağın tek yer
Kapkaranlık bir mahzen
Yakıp elindeki son mumu
Göreceğin tek şey
Hapsolmuş aşklar
Ruh...
Bana kimse nasılsın diye sormadı, ben 26 yaşındayım.
Kimse öğretmedi neydim, ne oldum.
Ne Buhara, Kaşgar ne de Karabağ
Bu çekik gamların derdi nerden geld...
Zamanın aynı akışı içinde,
Hisler farklı, düşünceler karmaşık.
Bilinmeyen mutlulukların izinde,
Ruhumun derinliklerinde bir yolculuk.
Eski yüzler, geçmiş...
Bahtsız ve ümitsizim
Neydi ben ben yapan
Neydi ki nefes almak
Kırık, harabe bir masada
Neydi kendimle savaşım
Susmuyor, dinmiyor sesler
Mürekkebi bite...
insanlar iyi ki var diyorum bazen
yollar çok karanlık çünkü
yollar hep geçenlerin
ya yolda kalırsak
sanırım bunun bir tuzak olduğunu düşünürdüm
beni ...
I.
saat sabahın iki kırk’ına
amerika’nın kucağında
hep iyi niyetinden vurulan bir milleti
sırtından vurmak için yaklaşan
sinsi bir orospu gibi
usul usu...
Gidiyorum gonca gülü uzaklara
El değmemiş, göz görmemiş...
Ne senden uzak
Ne serden...
Bakıyorum alabildiğine gözün
Göremiyorum gonca gülü
Seni o güze...
Zindan olmuş ruhum, dünyaya
Karşımda sabahın ilk ışıkları..
Parmaklarının ahengi vücuduma fısıldar
Uzak uçurumlar, gözlerimize yasak
Melodi ruhuma akar
...
Hisler mi gonca gülü
Seni ele veren?
Yoksa...
Görmediğin, tatmadığın, duymadığın
Sözler mi?
Başkalaştıran, saflaştıran, taşlaştıran
Gözler mi?
Bilmez ...
Kızgın şaraplar geçti boğazımdan,
Ne su var içecek, ne başka bir şey,
Yanan içimin yangınını dindirecek.
Her gecenin bir sabahı yok,
Ve geceye eremeyecek...
Saat yedi,
Dört koca yıl geçti,
Artık yollar aynı yere çıkmıyor.
Çiçekler daha bir farklı açıyor, kaçıyorum.
Eşek arılarından kaçıyorum.
Güneş artık dah...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok