karanlığın gözleri yansıyor nehirden
solgun yüzüme
intihar melodileri çiziyor duvarlara
kana bulanıyor gecenin öldürücü perçemi
varlığımı arıyorum
hiçli...
ahududu reçeli ve güneşli sabahlar
yaşamak sancısından geriye kalan henüz yitirilmemiş baharlar
öyle tatlı bir sabah ki
duvarlar ve aynalar acı vermiyor
...
sessiz parıldayışın birleşiyor maviyle sonsuz
ışığın kıyıya vurmuyor
sana çürüyorum çakıl taşlarıyla ıssız
savrulup dipsiz rüyalara
falezlerde yitip gide...
kimsesizliğimin göçü olursan eğer
kanım katre katre donar
çiçekler kurur
soluk bakar muzdarip renkler
parlaklığı yitik irislere
gider kırlangıçlar saçla...
sürreal rüyalara sarılmış kabuslu tablo
kesilmiş deri parçacıklarının koynunda iskelet
yörüngesiz hiçliğin içinde
kalemsiz çiz zamanın karanlığını
hiçlik...
aklım kanıyor, aklım kanıyor...
boşlukta süzülen bir korkuluk mu
yoksa korkuluğu içine çeken boşluk muyum?
işitsel zehrim
zemindeki boşluğa doğru
kana...
varlığını her arayışında
karanlık desenlerin içinde bulacaksın!
sanrılar soluklaşır
gökyüzü bir artıktan başka bir şey değildir!
enigmalar kararır, duvar...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok