küflü bir baş ağrısını tetikleyen nezaketle
ağır aksak ritimler çalan şu çığlıksı lodos
ve hırçın boynundan façalı yer yüzüme inmiş
idam gibi üstüme mesa...
O zamanlar maziden bahis açardı alkolik babalar, orta ikiden terk arkadaşlarına filtresiz memleket masalları anlatırlardı ve umutsuz ve sessiz ve beyaz tenli...
Susuzluktan çatlamış bir Kerbela
kaşlarını heykellere çatmış küçük çocuklar Ortadoğu'su
ben zinciri yara izlerine anlatmaktan yoruldum
zincirlere ise yara...
zarif bir çatlak gibi sızıyor kan
orada sen varsın, ben varım, yaşamak var
slav ağıtlar yakılıyor kağıtlara
tokalaşıp nadası kasırgaya bırakıyorum
lacive...
Çekiç sesleriyle alev alıyor serüven
ürkek ampuller şahitliğinde voltalar
ve kanlı kusmukla boyanmış eşikler
atlıyor bir tay şüphesiz mesela
ve anlatıl...
seninle tanıştım ölü sayısı bilinmiyor
sürdüğünüz merhemler yara açıyor etimde
kâinat anlatamayacağım çokgenlerle dolu
işin garibi herkes dört duvara inan...
Onu ilk gördüğüm zaman kayalıklara benzetmiştim güzelliğini, ne tuhaf değil mi? Birini kayalıklara benzetmek diyorum, çiçek değil, bulut değil, hayvan değil ...
uzaya savrulan evrim
plastiğin betona karşı çaresiz evcilliği
demirle dövülen akrobat maymunlar cehennemidir bu dünyanın eğlencesi
sana hediye ettiğim pel...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok