kafamı şu yana büken ahengin düşmanıyım
bağrımın ödünü kopartan o bükülüşün
ruhuna kadeh tutturmaya çalışan haylazlığımın
düşmanıyım
gövdemi başka, fikr...
aldın da burktun köşesini kırmızı dudağın
soluk griye belenmiş bu devri
aldan kaftana sokmaya çalıştın
burnunu, kan çıkan bozgundan çıkarttılar
sen kafan...
“sakın bağışlama
beni”
gidiş vaktidir, tekil gözlü acemi çocuğum
seni zor tanıyorum
çift gözlü ve körsün bu kez
ben giderken
veya sen
kim bili...
her saatin köşe çıkmazlığına
payıma hulyâlı bir yenilgi döşeyen ey
senin adınla
etime mıhlanan ayeti, gözümden uzak olana kurban ettim
aynı cümlenin zik...
bu benzersiz sezgi
içime atsız bir savaşçı gibi bırakıldı
gitmenin ve dönmenin
kalmaklarla döngüde
en saltanat düzenini kurmak istedim aramızda
s...
belirsiz kaçışlarda ne buldum
ortasında tüylerin narince ürperdiği arzuyla
ne anladım suya batırmaktan kelimeleri
nerde kopuyor yanılgıların dillerini...
ben değil, serçe nişan alıyor göğsüme
ve nice şiire kan bulaştırıyorum
evet, yani evet çok teşekkür ederim kanlara
her şiir biraz kandır nasıl olsa
benim...
her gece yeniden,
bir savaşın gülüşünün, teslimiyetine kuruyor dudaklarım
mazeret, mazeret, mazeret
sana kurmak istediklerim
yıkılmak diyor, yıkılm...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok