Bubi’ Sanat, imkanı olanın değil yeteneği olanın sivrileceği; insanların şahsi popülariteye ihtiyaç duymadan üretimlerini duyurabileceği ve bu üretimler hakkında yorumlar, eleştiriler alabileceği bağımsız bir fikir platformu.
kaç direk, kaç çarmıha?
yeri geldiğinde kaç çarmıha
oluk oluk misketler akıyor bileklerimden
bir sabah, sayacını bilmem, hava karanlık
ve türk balkonu
...
bekliyorum
ellerim kucağımda duruyor
göçmen kuşları önümden geçiyorlar
mucize
benim bu denli bekleyişim
bu denli sürükleniş
tek bir dalımın olmayışı
v...
Günlerin evveline saklanıyorum.
Sanıyorum ki çocukluğum vefalı dosttur.
Sadakatini ölçüyorum ötedeki oyunların
Düşüp kalktığım sokakları sarınıyorum.
İha...
Huzuru simgelerdi yağmur,
Ta ki kelebeği uçmaktan alıkoyana kadar.
Sessizlerin sesi olurdu rüzgâr,
Yuvasından olan kuşun çığlığına kadar.
Temize çekerdi ...
Haydi barışalım,
al üzünçlerimi
ver kırgınlıklarını.
Kim ne aldı
kim ne verdi
diye sormadan.
Kimsenin ahı
kimsede kalmadan.
Kavgayı kim başlatmıştı
...
Ellerin ellerime değdiği zaman durulurdu ruhumdaki tüm sular.
Yanakların, deniz rezenesi gibi kokar,
İçime çeke çeke öperdim.
Sudan çıkmış balık gibi çırp...
Ben küçükken bana anlatılan masallar vardı,
Beni mutlu sonlara hep onlar inandırdı.
Keşke biraz da muğlak bitseydi masallar,
Keşke muğlaklıkla biten sonla...
Seni düşündükçe deliriyorum
Ben daha senin tenine dokunamamışken
Sadece bir kez sımsıkı sarılıp kokunu içine çekmek için
İnanın bana her şeyimi verirdim.
...
sar ve çek Lilika
parmaklarımın arasında gören olduysa seni
çoktan kaybetmişiz demektir
demek ki daha kaybetmemişiz
peki ya kazandığımızı kim iddia etti
...
Şu siperde durup düşüneyim biraz!
Kimin alnından girdi ilk kurşun,
kimin şakağına çarptı o saçma?
Sahi savaş ne saçma!
Adımı koyarken babam
hayal etmiş ...
ben aşk sandım
cahildim sevilmemişliğime kandım
bir kurban seçtim aslında
avlanmaya giderken avladım
bilmediğim bir sokakta öğrendim
sana geldiğimi sand...
Kayboldum, şehirde yaşayan tüm insanlar gibi
Yaşarken ölüyor insan ne acı
Oysa Tanrı yaşamayı vadetmişti
Dağı eriten ataların oğullarını
Şimdi şehir eri...
yaşamın kirli sularında yıkandım
elimi her attığımda dökülen saç tellerim
hiç bitmeyecek gençliğimin baharındaki gözyaşlarım
mevsimleri saymayan depresyon...
Yırtık gövdesi üstünde
damıtılmış gözyaşları yapışık
kabuğunda çığlıyor hırçın serçeler kabaresi
Fideleri çıplak, tıraşlı herkesten
Yel hoyrat
Badem bıy...
Kara bir göz,
Kara bir saç,
Kara bir umut...
Fazla kumral kaldım
Sevgiye, aşka, esarete
Ben esarete hasretim.
Kitap kokulu kadın!
Bitti sayfaların ve sindi kokum,
O yüzden ben kokulu sayfalarına,
Dört, dikenli papatya koydum!
Sakladım seni yüksek tozlu bir rafa!
...
Bir masal olmuş benden habersiz
Biraz da senden izinsiz biz olmuş
Gökyüzünden melekler inmiş bir bir
Hepsinin derdi sen, ben, biz olmuş
Yapboz parçal...
gözünün en içinden tanımak seni
parmak uçların ezberlesin beni
bir arkadaşlık bu, ebedi
gece yarısı veyahut gün ışığı
koca bir günün en güzel anı gibi
...
Gözlerini kapattığında gördüğün yüz olmak istiyorum
Her gece ihtiyacın olan dokunuş olmak istiyorum
Hayalin olmak istiyorum
Ve gerçekliğin olmak
Ve ikisi...
Baktıran neydi bu saatte saatime
Susturan neydi gecenin sessiz çığlığını
Kahreden berduş tavrı benimkisi
Sabreden derviş sanki karşımdaki
Ölüm herkes içi...
Puslu, yağmurlu ve soğuk bir geceydi. Su geçirmez çizmelerim, parkam ve ben bitmiştik resmen. Sana, sensizliğe, sessizliğe içtiğim bu kaçıncı mevsim?
Ne ara...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok