kül bilmez ne zaman odundu
dal onun yaprak onun kök onundu
yüzmeye soğuk sulardan başlanmaz
bir zaman değil, bir ateş yaşlanmaz.
kaçmalı oyunumuzun sonu ...
Beni boz uykumdan
Dün seneyi unutalım, unutalım fermuarları
Bilekleri, kolyeleri
Bir çiçek koyalım masaya, adını üç kez bozalım
Başında özlediğimiz bir ...
Nice soruyu büyüterek içimde
çıkageldim defalarca beni tüküren yerin yüzüne
durup yüzlerce kez, sebeplen dedim ayaklarıma
hayata tarihlen, ey gövdesiz büy...
Turnuva sahiciliğinde karmaşa
Yaşamıyoruz değil, yaşıyoruz
Yanlış doğru yaftası da değil, gerektiği gibi
Yalnız türkü söylemiyoruz, kuşların türküsünü
He...
"Kim söylemiş son diye, olmaz diye, kanar diye..."
Söz konusu aşk olduğunda yaşanan her şey sonu anımsatır insanlara. Bak bu son kişi yaftasını ivedilikle k...
Bir adım geri gidin, sıyrılın yaşamdan, gözleriniz çevrelesin koşturan insanların telaşlarını ve sonra yüzünüze sert bir his esecek, onu hissedin. Tüm bunlar...
Semaver öter bizim semtte
Serçe değil
Ve susadım demez çocuklar annelerine
Sensedim derler, anneler sabah 5 akşam 8 çalışırlar
Elbette onlar da insandırl...
"Bu kitabı okuyan herkes daha ilk sahifeden itibaren hisseder ki, burada bahis konusu olan basit malûmat yığını değil; vakıa, fikir ve metinlerin derin manas...
çözer mi senin gülüşün beni
sertliğimi bir kenara
koyar mı manivelan
ağzımdan bir ırmak
gibi geçiyorsun
ne güzelsin bu bahar:
''kahverengi vişneçürüğü
...
"Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin,
Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin
Madem ki son şarkının kırık bir güftesiydin;
Niçin yarım bıraktın, ned...
BİR ZAMANLAR BİR ELİF'İN ZİHNİMDE ÇAĞRIŞTIRDIKLARIDIR...
/
bir çocuk kapı önünde
ince zarif ciddi bir çocuk
pazartesi sabahı kuşluk vaktinde
nasıl...
Işığı önüne alanın gölgesine yeminler ettiği bir salgındı
mağlubiyetlerle çağdaşlaşan saçmalığa reverans...
ne diyeydik biz ön saflarında bu yeryüzünün
k...
Yaz sen acını
Benim payıma düşen yaşamak
Yan sen sınırlarınca
Benim ruhuma denk düşen kanamak
Ya git sen ya kal
Sana fark etmezken
Benim yazgım öfkenin...
ne diyordu şair bin bir gece sana
yokuşta düşüyordum bunu duyarken
elinde yasak bir kitap
gözünde aşksız bir bahar
değil miydi aldatmak
bir soda şişesin...
sen gittin kurbağalara şarkı söylemeye
ben kaldım, delinmiş bir kalp
ve elimde kandan mürekkeple
sustun, büyüdü gece ve büyük mesafe
bağırdım, ulaşamadı ...
Kızgınlığı değilse kırmızıya boğanın
Kinin değil denilebilir mi bize, anne?
"Yaşamımı sizlere harcadım" derken, anlık
Yekten gelen indifalar değil mi çöke...
"Ne yapacağını bilmediğin zamanlarda hiçbir şey yapma."
Neden hiçbir zaman bırakamadım kendimi akışa, neden mütemadiyen bir meşgale bulup oyaladım kendimi? ...
Miadı dolan bir yalnızlıktan inerek şehrin göbeğine
hangi öğretiyi vereceğimi öğrendim düşkünlere
asamı yere atmaktansa vuracakmışım sulara
suları ayaklar...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok