başkalarını hatırlatırım, andırırım işim budur,
gurur meselesi yapmam ama kırılıyorum aldırışsızlığa hâlâ...
saklıyorum geçmişimi, çıkarıyorum adımı kirliy...
tam göğsüne denk düşen silah
kırık pencelerde
yaban otlarında ya da kutsal kitaplar da
diken misali güve verirse
eğreti ağaçların, tenindeki izbe beyazlı...
üçü saat gecenin
bölünüyor ortadan ikiye gün
kursağımı yokluyor
erteledikçe büyüyen leke
uyumalar ağrıları dindirmiyor
dinlendirmiyor da
ayaklarımı bır...
adsız yerlerden geldim
toprağım yok
ana vatanım yok
ateşler yakıyorum parmaklarımda
sana şarkılar söylüyorum kalbimle
yürek telim gönül yakıyor
Filisti...
Çevre kalabalıklaştıkça insanlar üzerini çiğneyerek eskitirler sanki yolları. Onlara karşı gelen bir düşman gibi. Ne garip öyle değil mi?
Var olduğumuzdan ...
Karanlığı döktüğün kuyudan yankı,
Göz pınarlarımdan sana sitem taşıyor
Sayfa sayfa kopartılıyor, incecik kalıyorum
İnce ve eksik
Eksik ve yıpranmış
Hafı...
Dışarısı çok soğuk, ölümden
Sana bir taze gülle gelemem
Gelmedim de kapadığından yüzünü
En içinde sigara yaktığım gözlerin,
Beni neyle tılsımladı da ölme...
bir şarkı çalsın bu şehrin korkusunu
sessizliği bir bağlama bozsun
yabancı bir ses değsin duvarlarıma
kendi içimde oluşsun çatlağım
hüznüm kendi içimde
...
Bilinsin.
Gölgemi eve vardıran tüm sokakların, ben
adımların, kilitlerin ve anahtarların
diyetini katre katre ödedim
Duramadım çok ağaç gölgesinde
Bilem...
Yükleniyor...
İçeriğin sonu
Yüklenecek başka sayfa yok